Sepet

Sağlıklı Beslenme

SAĞLIKLI BESLENME

Öğrenci Diyetisyen SELİN HAS



28 Kasım 2000 İstanbul doğumluyum. Liseyi sağlık meslek lisesinde okudum hemşire çıkışlıyım. 1 yıl boyunca medical park hastanesinde çeşitli bölümler de çalıştım. Şimdiler de aşçılık mezunu, diyetisyenlik 3.sınıf ve fizyoterapi son sınıf öğrencisiyim.

Eğitim ve Nitelikler

Aşçılık Anadolu üniversitesi, İstanbul Aşçılık eğitimimi tamamlamış bulunmaktayım. Eylül 2021 - Haziran 2023

Sağlık bilimleri fakültesi Kültür üniversitesi

İstanbul Aşçılık eğitimimi tamamlamamın ardından dgs ile diyetisyenlik bölümüne geçiş sağladım şuan da beslenme ve diyetetik 3.Sınır öğrencisiyim Eylül 2023 - Temmuz 2025

 Fizyoterapi Altınbaş üniversitesi Aynı zamanda fizyoterapi son sınıf öğrencisiyim Eylül 2023 - Temmuz 2025


Öğrenci Diyetisyen SELİN HAS

https://www.gelirpazar.com/saglikli-beslenme


Öğrenci Diyetisyen IŞIL AYAN

Doğu Akdeniz Üniversitesinde 1. Sınıf öğrencisiyim.

1 yıl hazırlık okudum. Manisa da yaşıyorum. 20 yaşındayım.




SAĞLIKLI BESLENME

*Tuz: Tarihten Bugüne Soframızın Beyaz Hazinesi*

Tuz, belki de insanlığın en eski ve en çok kullanılan baharatı. Ama sadece sofralarda değil; tüm dünyada ekonominin, ticaretin ve hatta savaşların bile merkezinde yer almış bir maden. Gelin, bu beyaz kristallerin zaman içerisindeki yolculuğuna birlikte çıkalım.



*Tuzun Keşfi: Tat ve Korumanın Anahtarı*

Tuzun hikâyesi insanlığın ılık sularda yaşayan ilk deniz hayvanlarıyla başlar. Tuzun lezzetli bir madde olması bir yana, insanlar çok erken dönemlerde onun yiyecekleri muhafaza etmekteki şaşırtıcı etkisini keşfetti. Eğer bugün buzdolapları olmadan et, balık ve peynir gibi besinleri uzun süre saklamanın bir yolu varsa, bunu tuza borçluyuz.

*Tuz ve Ekonomi: Beyaz Altının Güçü*

İnsanlık tarihinin pek çok bölümünde tuz, sadece bir baharat değil, aynı zamanda “beyaz altın” olarak anılırdı. Antik Roma’da askerler, maaşlarını tuz olarak alır ve bu ödeme “salarium” adını taşırdı. Bugün kullandığımız “maaş” kelimesinin kökeni de buradan gelir. Tuz ticareti, medeniyetlerin kuruluşunda kritik bir rol oynamış ve özellikle Orta Çağ’da tuz yolları, dünyanın ekonomik sisteminin çarklarını döndürmüştür.

*Tuzun Tarihi Sahnelerdeki Rolü*

Tuzun insanlar arasındaki stratejik önemi, çoğu zaman toplumların kaderini belirlemiştir. Mısır’da mumyalama işlemlerinde, eski Yunan’da kutsal törenlerde kullanılan tuz, hem manevi hem de fiziksel bir anlam taşırdı. Orta Çağ Avrupa’sında tuz vergileri, pek çok isyanın temel sebebiydi. Fransa’da “Gabelle” adı verilen tuz vergisi, Fransız Devrimi’nin kıvılcımlarından biriydi.

*Tuz ve Semboller*

Tuz, sadece bir baharat ya da muhafaza maddesi değil; aynı zamanda çeşitli kültürlerde derin anlamları olan bir semboldür. Eski inançlarda tuz, arılığı ve sadakati temsil ederdi. Dostluklar, ekmek ve tuz ile kutsanır, bu paylaşım, “dost sofrası” kavramını ortaya çıkarırdı. Hatta eski Türk geleneklerinde gelinlerin kılınç kuşanmadan önce ekmek ve tuz yemesi, barışın ve sadakatin bir nişanesiydi.

*Bugün ve Yarın: Tuzun Modern Dönüşümü*

Bugün market raflarında deniz tuzu, Himalaya tuzu ve özel aromalarla zenginleştirilmiş gurme tuz çeşitlerini görebilirsiniz. Ancak tuzun yolculuğu henüz tamamlanmadı. Tıptan kozmetiğe, gıdadan endüstriyel kullanımlara kadar geniş bir alanda tuz, vazgeçilmez bir rol oynamaya devam ediyor.

Tuzun bu tarihsel yolculuğu bize sadece bir baharatın ötesinde, onun önemini ve etkisini gösteriyor. Bu etkiler, bugün sofralarımızda tuz kullanımına yaklaşımımızı yeniden düşünmemize de rehberlik ediyor. Peki, tuzun hem tarihi hem de modern kullanımlarını düşünerek günlük yaşamımızda doğru bir dengeyi nasıl kurabiliriz?

*Tuz: Hayatımızdaki Gizli Baharatı Tanıyalım*

Tuz... Her sofranın vazgeçilmezi, lezzetlerin olmazsa olmazı. Ama bu bembeyaz taneciklerin vücudumuza etkilerini ne kadar biliyoruz? Sadece yemeklerimize tat katmaktan fazlasını yapıyor. Tuzun doğru kullanımı hayat kurtarabilirken, aşırı tüketimi fark etmeden sağlığımızı tehdit ediyor.

*Ne Kadar Tuz Tüketiyoruz?*

Dünya Sağlık Örgütü, bir bireyin günlük 5 gramdan (yaklaşık bir çay kaşığı) fazla tuz tüketmemesini öneriyor. Peki, biz ne yapıyoruz? Maalesef Türkiye’deki ortalama tuz tüketimi bu miktarın tam üç katı. Yapılan araştırmalara göre, günlük tüketimimiz yaklaşık 18.04 gram. Düşünün, her gün sofranızda önerilenin üç katı fazla tuz var. Bunun etkilerini hissetmiyor olabilirsiniz, ama uzun vadede bu küçük kristaller sağlığınızın büyük bir düşmanı olabilir.

*Tuzun Bedene Fısıldadıkları*

Tuzun ana bileşeni olan sodyum, vücudumuz için vazgeçilmezdir. Sinir sistemi işlevleri, kas kasılması ve su dengesi gibi hayati rolleri vardır. Ancak fazlası ne yazık ki zararlıdır. Fazla sodyum alımı vücudumuzda ödemlere, yani dokular arasındaki fazla su birikimine yol açar. Bu durum, hem görünüşünüzü etkiler hem de tansiyonunuzu yükseltir. Ve evet, hipertansiyon kapınızı çalarken sadece fiziksel değil, ruhsal sağlığınızı da tehdit eder.

Öte yandan, yeterince sodyum almadığınızda da büyük sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Çok fazla terlemek ya da kusma gibi gastrointestinal sorunlar klorür kaybına neden olabilir. Bu da iştahsızlık, kas krampları ve halsizlik gibi belirtilerle karşınıza çıkabilir.

*Sofrada Tuzluğunuzu Kısın.


Tuzdan vazgeçmek kolay değil; kabul ediyoruz. Ama sofrada tuzluğu kaldırmak gibi basit bir adımla tuz alımınızı %15 oranında azaltabileceğinizi biliyor muydunuz? Bu basit ama etkili bir adım. Ayrıca yemeklerinize baharatlar ve otlar ekleyerek lezzetten ödün vermeden daha az tuz tüketebilirsiniz.

İşlenmiş gıdalardan uzak durmak da çok önemli. Hazır çorbalar, konserve yiyecekler ve paketli atıştırmalıklar, fark etmeden fazla tuz alımına neden olabilir. Etiketleri dikkatlice okuyarak seçim yapın. “Az tuzlu” ya da “az sodyum içerir” gibi ibareler, daha bilinçli bir alışveriş yapmanıza yardımcı olabilir.

*Son Sözümüz: Dengede Kalın*

Tuz, hayatımızın bir parçası; ondan tamamen uzak durmamız beklenemez. Ama tuzun hem faydalarını hem de zararlarını bilerek bilinçli bir şekilde tüketmek bizim elimizde. Hayatınızın tuzunu kararında katın; ne eksik, ne fazla. Hem bedeniniz hem de ruhunuz size teşekkür edecek.

Sağlıklı günler dilerim...

https://www.seydisehirgundem.com/tuz-tarihten-bugune-soframizin-beyaz-hazinesi-14766-haberi

Öğr.Diyetisyen Işıl Ayan


SAĞLIKLI BESLENME

Stajyer Diyetisyen Esmanur Peker





KURUTULMUŞ MEYVELER VE FAYDALARI




Taze meyve ve sebzeler içerdikleri biyoaktif bileşenler ve sağlık üzerine etkileri nedeniyle insan diyetinin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Taze meyve ve sebzeler yüksek nem içerikleri nedeniyle çabuk bozulabilen gıdalar arasındadır ve bu yüzden taze meyve ve sebzelerin muhafaza edilmeleri zordur. İnsanoğlunun gıdaları muhafaza için kullandığı en eski yöntemlerden biri kurutmadır. Kurutma işlemi, meyve ve sebzelerdeki mikroorganizmaların gelişmesini ve çoğalmasını engelleyecek bir düzeye getirmek, neme bağlı reaksiyonları etkisiz hale getirmek ve raf ömrünü uzatmak amacıyla uygulanan en yaygın koruma yöntemidir. Besinlerin antioksidan içeriklerini incelemek için yapılan analizlerde kuru meyvelerin antioksidan potansiyelinin çok yüksek olduğu tespit edilmiştir. Kuru meyveler, yaş meyvenin içerdikleri % 80- 95 oranındaki suyun % 10- 20 oranlarına düşürülmesi ile elde edilirler. Bu 'kurutma' işlemi sonrası, Cvitamini dışında bütün mineraller korunmaktadır. Bu nedenle kurutma işlemi de dahil olmak üzere birçok işlemde kalite göstergesi olarak Cvitamini baz alınmaktadır. Glisemik indeks (GI), karbonhidratların kandaki glikoz seviyelerine olan etkisini ölçme sistemidir. Kurutulmuş meyvelerin glisemik indeksi daha düşük bulunmuştur.




Bazı kuru meyvelerin faydaları: Kuru erik: Bol miktarda B1, B2, B3, B6, A, Cve E vitamini içerir. Kanser ve yaşlanmaya karşı koruyucu etkisi en yüksek olan meyve kuru eriktir. İçerdiği zengin potasyum ve magnezyum mineralleri nedeniyle, tansiyon, karaciğer, kalp, böbrek ve romatizma hastaları ile tuzsuz diyet yapanlara önerilir. Mürdüm eriğinin bağırsakları çalıştırıcı etkisi bilinmektedir. Güçlü antioksidanları ile kalp hastalıklarına yakalanma ve kriz riskini azaltıcı etkisi bulunmaktadır. Kuru incir: İncir, içerdiği yüksek oranlardaki protein, vitamin ve minerallerle hücrelerin yenilenmesini sağlayan bir besindir. 100 gr. kuru incir yenilirse vücudun günlük gereksinimlerinden kalsiyumun %17'si, demir ve magnezyumun %30'u, fosforun %20'si, B1 vitamininin %5'i ve B2 vitamininin %4'ü karşılanmış olur. İncir, içerdiği yüksek orandaki liflerle kolesterolün kana karışmadan atılmasını sağlar. Sindirimi kolaylaştırır ve vücudumuzu bakterilere karşı koruyucu etkisi vardır. Yüksek orandaki kalsiyum ve fosforla kemik ve dişler üzerinde koruyucu etkileri vardır: incirin içerdiği kalsiyum, diğer besinlerdekine göre daha kolay sindirilir. Kuru Dut: Kalsiyum, demir, B1, B2 ve Cvitamini yönünden zengin olan dutun birçok hastalığa iyi geldiği bilinmektedir. Vücut doku ve hücrelerinin yenilenmesinde, su dengesinin korunmasında, hormon, enzim üretiminde, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde önemli etkilere sahiptir. Beyaz dut ateş düşürücü ve idrar söktürücü etkiye sahiptir. Karaduttan elde edilen şurubun ise ağız ve boğaz hastalıklarında olumlu etkiye sahip olduğu bilinmektedir.

Stajyer Diyetisyen Esmanur Peker





SİRKE VE SAĞLIĞIMIZ



Sirke, şeker ihtiva eden yaş ve/veya kuru meyvelerin çesitli işlemler uygulanarak ilk önce etil alkol, daha sonra ise asetik asit fermantasyonuna tabi tutulması sonucu veya şarapların asetik asit fermantasyonuna uğratılması sonucu ortaya çıkan ürün olarak tanımlanmaktadır . Sirke, Roma uygarlığı tarafından çoğunlukla tat verici, ilaç veya kozmetik ürünü olarak kullanılırken, Yunanlılar sirkeyi ilaç şeklinde kullanmayı tercih etmiştir. Sirke, sadece sofrada lezzet verici olarak değil, aynı zamanda mayonez, salça, salamura, hardal ve başka pek çok benzer gıdanın hazırlanmasında kullanılan önemli bir gıdadır. Ek olarak, günümüzde ilaç üretiminde de sirkeden yararlanılmaktadır. Günümüzde, meyve sirkelerinin sahip olduğu polifenol içeriğinden dolayı lipit peroksidasyonu, hipertansiyon, hiperlipidemi, enflamasyon, DNA hasarı ve kansere karşı etkili oldukları bildirilmiştir. Sirkenin Glisemik Etkisi: Yemek yedikten sonra oluşan kan şekeri artışı, yemek sonrası hiperglisemi olarak bilinmektedir. Yemek ile birlikte sirke tüketiminin, sağlıklı ve diyabetli yetişkinlerde, yemek sonrası glukoz konsantrasyonunu düşürdüğü belirtilmiştir. Sirkeyi sabahları aç karnına içmek yerine salatalarımızda yemeklerimizde kullanalım. Faydasını bu şekilde görebilirsiniz. Sirkenin Antimikrobiyel Etkisi: Antik zamanlardan beri, sirke antiseptik bir ajan olarak yaraların iyileştirilmesinde ve enfeksiyonlarla mücadele amacı ile kullanılmıştır .Sirkede bulunan asetik asit, düşük; %0.5 konsantrasyonlarda bile pek çok mikroorganizma üzerinde antimikrobiyel etki gösterebilmektedir. Son olarak anlattıklarımdan da yola çıkarak sirkenin faydalarını 5 başlıkta özetleyelim: 1-ANTİ-DİYABETİK ETKİ İnsülin metabolizması üzerinde olumlu etkilere sahiptir. 2-ANTİ-MİKROBİYAL ETKİ Gıda güvenliği açısından problem ve risk oluşturan pek çok mikroorganizmayı inhibe edicidir. 3-ANTİ-KANSEROJENİK ETKİ Bileşiminde bulunan fonksiyonel bileşikler anti-oksidan ve kanser hücrelerini baskılayıcı etkiler göstermiştir. 4- KOLESTEROL VE LİPİD METABOLİZMASINA ETKİSİ Toplam kolesterol, HDL ve LDL parametreleri üzerinde olumlu etkilere sahiptir. Yağ metabolizmasını düzenleyici ve vücutta yağ birikmesini önleyici aktiviteler göstermiştir. 5-KALP SAĞLIĞINA ETKİSİ Kalp atım hızı, kan basıncı ve tansiyon üzerinde olumlu sağlık etkilerine sahiptir.



https://www.seydisehirgundem.com/kurutulmus-meyveler-ve-faydalari-14552-haberi

https://www.seydisehirgundem.com/sirke-ve-sagligimiz-14525-haberi

https://www.seydisehirgundem.com/seydisehir-gundemden-tesekkur-mesaji-14657-haberi


Stajyer Diyetisyen Aylin ECEVİT

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi beslenme ve diyetetik bölümü 4.sınıf öğrencisiyim




Stajyer Diyetisyen Aylin ECEVİT


SAĞLIKLI BESLENME

Diyetisyen Sevgi Güngör




Merhaba, ben Diyetisyen Sevgi Güngör. Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden mezun oldum. Şu anda açıktan çocuk gelişimi eğitimime devam ediyor ve online bireysel beslenme danışmanlığı hizmeti veriyorum. Beslenmeyi yasaklardan uzak, sürdürülebilir ve bireylerin yaşam tarzına uygun bir şekilde ele alıyorum. Bu doğrultuda gelirpazar.com ile tanıştım ve katkısız, doğal ve kadın emeğiyle hazırlanan ürünleri destekliyorum.

Aynı zamanda köşe yazıları ve blog yazıları yazıyor, güncel araştırmaları takip ederek edindiğim bilgileri paylaşıyorum. Yaratıcı tasarımlar ile dergi, e-kitap ve sosyal medya içerikleri hazırlayarak beslenme bilincini artırmayı amaçlıyorum.

Sağlıklı beslenmenin, doğru bilginin ve doğal beslenmenin önemini birlikte keşfetmeye ne dersiniz?

Bu süreçte bizi takip etmeyi unutmayın.

dyt.sevgigungor@gmail.com

@dyt.sevgigungor



Bir Fincan Sağlık: Yeşil Çay

Çay, bizim kültürümüzde dost sohbetlerinin, keyifli anların ve bazen de tek başına bir köşeye çekilip düşüncelere dalmanın en güzel eşlikçisidir. Ancak yeşil çay, siyah çaya kıyasla biraz daha farklı bir hikâyeye sahip. Onun zarif yaprakları, sadece bir içecek değil, sağlıklı yaşamı destekleyen güçlü bir araç olarak hayatımıza dokunuyor.

Peki, neden bu kadar popüler? Neden sağlıklı yaşamın her köşesinde yeşil çaya rastlıyoruz? Gelin, bu sorunun cevabını birlikte arayalım.

Antioksidan Bombası: EGCG

Yeşil çayın en güçlü bileşeni, adını sıkça duyduğumuz EGCG (Epigallocatechin gallate). Bu güçlü antioksidan, hücreleri serbest radikallerin zararlarından koruyor ve vücudun yaşlanma karşıtı savunmasını güçlendiriyor. Düzenli tüketildiğinde iltihaplanmayı azaltarak kalp hastalıkları ve bazı kanser türlerine karşı koruma sağlayabiliyor.

Kilo Kontrolüne Destek

Kilo vermeye çalışanların listelerinde yeşil çay mutlaka kendine bir yer bulur. Çünkü yeşil çay, metabolizmayı hızlandırarak yağ yakımına destek olabilir. Tabii ki tek başına mucize beklemek doğru değil; dengeli bir beslenme planı ve hareketli bir yaşam tarzıyla birlikte tüketildiğinde etkisini daha belirgin gösteriyor.

Zihinsel Netlik ve Enerji

Bir fincan yeşil çay, içeriğindeki doğal kafein ve L-theanine sayesinde zihinsel odaklanmayı artırırken, sakinlik hissi de sağlar. Yani kahvenin yoğun uyarıcı etkisini sevmeyenler için harika bir alternatif. Sabahları bir fincan yeşil çay, günü daha dinç ve net bir zihinle karşılamanızı sağlayabilir.

Diyabet ve Kalp Sağlığına Etkileri

Araştırmalar, düzenli yeşil çay tüketiminin kan şekeri seviyelerini dengeleyebileceğini ve tip 2 diyabet riskini azaltabileceğini söylüyor. Ayrıca kalp sağlığını destekleyerek kolesterol seviyelerini düzenleyebiliyor ve damar sağlığını koruyor.

Ne Zaman ve Nasıl İçilmeli?

Yeşil çay tüketirken dikkat edilmesi gereken birkaç püf nokta var:

Yemeklerle birlikte tüketilmemeli, çünkü demir emilimini azaltabilir. En ideali, yemeklerden en az bir saat sonra içmek.

Fazla kafein tüketimi uykusuzluğa neden olabilir, bu yüzden akşam saatlerinde içmekten kaçının.

Doğal ve katkısız haliyle, yani şekersiz içildiğinde en yüksek faydayı sağlar.

Günde Ne Kadar Tüketilmeli?

Uzmanlar, günde 2 ila 3 fincan yeşil çay tüketmenin sağlığa fayda sağlamak için ideal olduğunu belirtiyor. Fazla tüketim, kafein alımını artırarak uyku düzenini bozabilir veya mide rahatsızlıklarına yol açabilir. Bu yüzden ölçülü olmak önemli.




Küçük Bir Adım, Büyük Bir Değişim

Elbette yeşil çay tek başına bir mucize değil. Ancak yaşam tarzınıza ekleyeceğiniz küçük bir fincan yeşil çay, sağlığınız için büyük bir fark yaratabilir. Bir fincan yeşil çay eşliğinde kendinize ayırdığınız birkaç dakika, sadece bedeninizi değil, ruhunuzu da dinlendirir.

Kendinize bir iyilik yapın ve bugün bir fincan yeşil çay demleyin. Sağlığınıza içeceğiniz bu küçük yudumların hayatınıza nasıl dokunduğunu fark edeceksiniz.

Unutmayın, bazen büyük değişimler, küçük alışkanlıklarla başlar.




Diyetisyen Sevgi Güngör

https://www.seydisehirgundem.com/yazar/sevgi-gungor/www-1360-kose-yazisi

https://www.seydisehirgundem.com/video/sevgi-gungor-gelirpazarcoma-ziyarette-bulundu-362-video



Kabak Çekirdeği Yağı:

Sağlığın Doğal Destekçisi Doğal yağlar, sağlıklı yaşamın önemli bir parçasıdır. Son yıllarda popülerleşen kabak çekirdeği yağı, içerdiği zengin besin değerleri ve sağlık faydalarıyla dikkat çekiyor. Doğru şekilde kullanıldığında vücudumuza pek çok yarar sağlayabilir. Kabak çekirdeği yağı, çinko, magnezyum, omega-3 ve omega-6 yağ asitleri açısından oldukça zengindir. Bu besin öğeleri, bağışıklık sistemini güçlendirmekten cilt sağlığını desteklemeye ve saç dökülmesini azaltmaya kadar birçok önemli rol oynar. Ayrıca kalp sağlığını korur, kötü kolesterolü dengelemeye yardımcı olur ve kan basıncını düzenlemeye destek olabilir. Özellikle prostat sağlığı üzerinde olumlu etkiler gösterdiği bilinen bu yağ, erkeklerde yaygın olan prostat büyümesi ve idrar yolu problemleriyle başa çıkmaya yardımcı olabilir. Kadınlar içinse hormonal dengeyi sağlamada ve adet döngüsünü düzenlemede faydalı olduğu düşünülmektedir. Tabii ki her doğal ürün gibi, kabak çekirdeği yağı da doğru şekilde kullanılmalıdır. Aşırıya kaçmamak ve soğuk sıkım yöntemleriyle elde edilmiş kaliteli yağlar tercih etmek önemlidir. Eğer kaliteli ve güvenilir bir kabak çekirdeği yağı arıyorsanız, GelirPazar.com'u tercih edebilirsiniz. Kabak çekirdeği yağı faydalarıyla dikkat çekerken, yanlış kullanım sonucu zararlar da verebilir. Özellikle dumanlanma noktası düşük olduğu için yüksek ısılarda kullanımı kimyasal değişimler ve zararlı maddeler ortaya çıkarabilir. Bu yüzden kabak çekirdeği yağı aşırı ısınmaktan kaçınılarak soğuk kullanılmalıdır. Kabak çekirdeği yağı, bazı kişilerde alerjik reaksiyonlara yol açabilir. Bu nedenle, özellikle alerjisi olan bireylerin dikkatli kullanması önerilir. Ayrıca, fazla tüketimi sindirim sorunlarına yol açabilir ve ciltte yağ oranını artırarak akneye sebep olabilir. Bu yüzden günlük miktarın dengeli bir şekilde ayarlanması gerekir. Sonuç olarak, kabak çekirdeği yağı doğanın bize sunduğu değerli bir hediyedir. Düzenli ve doğru kullanıldığında sağlığa pek çok fayda sağlar. Ancak unutulmamalıdır ki, doğal desteklerin bir sağlık uzmanı gözetiminde ve önerileriyle kullanılması her zaman en doğru yaklaşım olacaktır.



Sağlıklı ve mutlu günler dilerim!

Diyetisyen Sevgi Güngör


Çörek Otu: Doğanın Bize Sunduğu Şifa Kaynağı

Çörek Otu: Doğanın Bize Sunduğu Şifa Kaynağı

Çörek otu, uzun yıllardır sağlık alanında adından sıkça söz ettiren, şifa kaynağı olarak bilinen bir bitkidir. Eski çağlardan günümüze kadar, sağlık sorunlarına karşı etkili bir çözüm olarak kullanılmıştır. Son yıllarda ise modern bilim, çörek otunun faydalarını daha da derinlemesine keşfetmeye başladı ve bu eski bilgi, günümüz sağlıklı yaşam dünyasında güçlü bir yer edinmeye devam ediyor. Peki, bu güçlü bitki tam olarak ne işe yarıyor? Gelin, birlikte keşfedelim.

Beyin Sağlığına Destek: Alzheimer ve Parkinson’a Karşı Koruma

Çörek otu, Alzheimer ve Parkinson gibi nörolojik hastalıkların etkilerini azaltabilir. İçerdiği timokinon bileşeni, oksidatif stresi azaltarak beyin iltihaplanmalarını engeller, bu da hastalıkların ilerlemesini yavaşlatabilir.

İskemik İnme ve Beyin Hasarına Karşı Koruma

Çörek otu, beyin hücrelerini koruyarak iskemi ve travmatik beyin hasarlarında yardımcı olur. Antioksidan özellikleri sayesinde, inme ve benzeri beyin hasarlarını hafifletir.

Ruhsal Sorunlarla Mücadelede: Anksiyete ve Depresyon

Çörek otu, anksiyete ve depresyon gibi ruhsal sorunlara karşı doğal bir çözüm sunar. Yapılan araştırmalar, çörek otunun anksiyolitik ve antidepresan etkiler gösterdiğini ortaya koymuştur. Ayrıca epilepsi hastalarında nöbet sıklığını azaltır ve hafızayı güçlendirir.

Kanserle Mücadele: Çörek Otu ve TQ

Çörek otu sadece beyin sağlığını korumakla kalmaz, kanserle mücadelede de büyük bir potansiyel taşır. Timokinon, kanser hücrelerinin büyümesini engelleyebilir ve tümörlerin yayılmasını durdurabilir. Çörek otunun bu etkisi, kanser tedavisi sırasında alternatif bir destek olarak düşünülebilir.

Çörek Otu ve Bağışıklık Sistemi

Çörek otunun içeriğinde bulunan timokinon maddesi, güçlü antioksidan özelliklere sahiptir. Bu özellik, vücudu serbest radikallere karşı koruyarak bağışıklık sistemini güçlendirir. Özellikle mevsim geçişlerinde, bağışıklık sistemini desteklemek amacıyla çörek otu tüketimi oldukça faydalıdır.

Sindirim Sağlığına Katkı

Çörek otu, sindirim sistemi üzerinde de olumlu etkiler gösterir. Mide rahatsızlıkları, gaz problemleri ve kabızlık gibi sindirim sorunlarına karşı çörek otunun rahatlatıcı etkisi yardımcı olabilir. Bağırsak sağlığını destekleyerek, sindirim sorunlarını hafifletir.

Cilt ve Saç Sağlığına Faydaları

Çörek otunun cilt sağlığına da katkıları büyük. İçerdiği anti-inflamatuar özellikler sayesinde ciltteki iltihaplanmaları azaltır, cilt sağlığını iyileştirir. Ayrıca saç dökülmesi gibi sorunlarla mücadelede de çörek otu yağı kullanılabilir. Saç köklerini besleyerek, sağlıklı ve güçlü saçların uzamasına yardımcı olur.



Kalp Sağlığına Destek

Çörek otu, kalp sağlığı üzerinde de önemli faydalar sağlar. Kolesterol seviyelerini dengeler ve kan basıncını düzenler. Kalp ve damar sağlığını koruyan bu tohum, kalp sağlığına özen gösterenler için doğal bir besin kaynağıdır.

Çörek Otu Nasıl Kullanılır?

Çörek otu genellikle tohum halinde ya da yağı şeklinde kullanılır. Tohumları yemeklere, salatalara ya da yoğurda ekleyebilirsiniz. Çörek otu yağı ise cilt bakımında, saç bakımında ve çeşitli sağlık problemleri için doğrudan uygulanabilir. Ayrıca çörek otu çayı da sindirim sorunlarını rahatlatmaya yardımcı olur.

Sonuç: Çörek Otunu Hayatınıza Dahil Edin

Çörek otu, sağlığınıza katkı sağlamak için doğanın bize sunduğu bir şifa kaynağıdır. Bağışıklık sistemini güçlendirmesi, sindirimi kolaylaştırması, cilt ve saç sağlığını iyileştirmesi gibi pek çok faydası vardır. Ancak unutmayın, aşırıya kaçmadan ve dengeli bir şekilde tüketmek önemlidir. Sağlıklı yaşam için çörek otunu düzenli olarak beslenmenize dahil edebilir ve bu doğal ürünün sunduğu faydalardan en iyi şekilde yararlanabilirsiniz. Tabii ki, doğal tedavi yöntemlerine başvurmadan önce her zaman bir uzmandan görüş almak en sağlıklısıdır.

Not: Doğal ve kadın emeğiyle hazırlanan çörek otu ve yağlarını Gelirpazar.com’dan tercih edebilirsiniz.

Sağlıklı ve mutlu günler dilerim!



https://www.seydisehirgundem.com/yazar/sevgi-gungor/www-1377-kose-yazisi


Diyetisyen Sevgi GÜNGÖR


SAĞLIKLI BESLENME

Diyetisyen  Melike Şahin



Ege ve Akdeniz'e Yeşil İksiri :Zeytinyağı 


Son yıllarda sağlıklı beslenmenin yanında uzun yaşama olan ilginin artması zeytin ve zeytinyağı tüketimini arttırmıştır. Hem ekonomik açıdan hem de sosyal açıdan önemli olan zeytinyağı  Akdeniz ve Ege'yi temsil eden bir besindir.

Zeytinyağı, zeytinleri soğuk presten getirilmesiyle elde edilen ve hiçbir kimyasal işleme gerek duymadan yenilebilen bir yağdır.

Tekli doymamış yağ asiti yani oleik asitin en zengin kaynağı zeytinyağıdır. Peki sağlık üzerine katkıları nelerdir? Gelin birlikte bakalım:

1-Zeytinyağında bulunan oleik asit, iltihaplanmayı azaltır ve damar tıkanıklığını engellemeye yardımcı olur.

2- E vitamini gibi güçlü antioksidanlar içermesi ile hücre hasarını engeller.

3-Tip 2 diyabetin kontrol altına alınmasına yardımcı  olur.

4- İçeriğindeki antioksidanlar beyin hücrelerini koruyarak zihinsel sağlığı iyileştirebilir. Bazı araştırmalarda zeytinyağının Alzheimer hastalığı gibi nörolojik hastalıkların ilerlemesini engelleyebileceğini göstermektedir. 

5-Zeytinyağı, bağırsak hareketlerini düzenler ve bağırsağın sağlıklı florasını destekler. Düzenli olarak zeytinyağı tüketimi, kabızlık sorunlarını hafifletmeye yardımcı olabilir.

6-Ciltteki nem dengesini sağlar, elastikiyetini artırır ve kırışıklıkların oluşumunu engellemeye yardımcı olabilir.

7-Zeytinyağı, sağlıklı yağlar içerdiği için, diyete dahil edildiğinde kilo kontrolüne yardımcı olabilir. Daha uzun süre tokluk hissi yaratması, aşırı yeme eğilimini engelleyebilir.


Kısaca zeytinyağı gerek sağlık açısından gerek yiyeceğin tadına son derece olumlu etki yapmasından dolayı Türk mutfağının vazgeçilmez bir yağ türüdür. Bu kapsamda tüketicileri bilinçlendirerek kullanımının  artması ve daha sağlıklı nesiller yetişmesi sağlanmalıdır.

Sağlıklı ve mutlu günler dilerim!

Diyetisyen  Melike Şahin






SAĞLIKLI BESLENME

Stajyer Diyetisyen  Ravza Nur Aydın



Merhaba ben Ravza Nur Aydın 21 yaşındayım. Fen lisesi mezunuyum. Beslenme Ve Diyetetik bölümü 3.sınıf öğrencisiyim.

Sosyoloji bölümü 2. sınıf öğrencisiyim. Birçok beslenme platformunda ekiplerde yer aldım. Yine bir platformda blog yöneticiliği yaptım. Blog yazılarım var.

TÜBİTAK destekli bir projenin yürütücülüğünü yapıyorum. Okul kulüplerinde yer alıyorum. Şimdilik bu kadar.

Bilimin ışığından sapmamamız dileğiyle.



Zahide Büşra BÜYÜKYILDIZ

SAĞLIKLI BESLENME



Stajyer Diyetisyen ve Emzirme Danışmanı

Etkinkampüs- B&D yönetim ekibi

Ebebek- Emzirme Destek Elçisi

Biaraştırmabisunum- Reels ekibi




EK GIDA SÜRECİNDE NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?


       Herkese Merhabalar. Ben Stajyer Diyetisyen Zahide Büşra BÜYÜKYILDIZ.

Ek gıda (tamamlayıcı beslenme) süreci tüm bebeveynler için karmaşık ve soru işaretleri ile dolu bir serüvendir. Bu yazımda sizlere süreç hakkında bilmeniz gereken tüm doğruları en şeffaf şekilde aktarmaya çalışacağım.

Bebekler için ilk 6 ay en ideal besin yalnızca anne sütüdür. DSÖ ve Sağlık Bakanlığı tüm annelere optimum büyüme, gelişme ve sağlık elde etmek için bebeklerini ilk altı ay boyunca yalnızca emzirmelerini, 6 aydan 2 yaşına kadar da ek gıdalarla birlikte emzirmeye devam etmelerini önermektedir. 

Altıncı aydan itibaren artan enerji ihtiyacı ile anne sütü tek başına yeterli gelmemeye başlar ve bu nedenle de yavaş yavaş tamamlayıcı besinlere başlanması gerekmektedir. 

6 aylık bir bebeğin mide kapasitesi sadece 100-125 ml yani bir çay bardağı kadardır. Bu nedenle o mideye girecek tüm besinler büyük bir öneme sahiptir. Tamamlayıcı besinlere başlamadan önce anneler mutlaka güvenilir kaynaklardan araştırma yapmalıdır çünkü yanlış başlangıçlar besin reddine yol açabilmektedir.

Tamamlayıcı beslenme başlangıcı için de hem sindirim kolaylığı hem de demir deposu olması açısından en uygun besin kesinlikle yoğurttur. Hatta anneler dilerlerse yoğurdun besin değerini ikiye katlayarak kendi sütlerinden de yoğurt yapabilirler. Yapılışına yazının sonundan ulaşabilirsiniz.

Ayrıca bu süreçte dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan bir diğeri ise 3 gün kuralıdır. Bu kural bebeğin ilk kez tanıştığı bir besini başka bir besin ile karıştırmadan 3 gün art arda tatma esasına dayanır ve asıl amaç bebeğin bu besine karşı herhangi bir alerjisi olup olmadığını öğrenmektir. Başka bir besin verilmemesinin sebebi ise oluşabilecek bir reaksiyon durumunda bebeğin hangi besine alerjisinin olup olmadığının kesin olarak bilinmek istenmesidir.

Tamamlayıcı beslenmede ilk ay yoğurt, sebze ve meyve dışında başka herhangi bir besine gerek yoktur. Zaten ilk ayın büyük bir kısmı yeni besinlerle tanışma ile geçmektedir bu kısım bittiğinde ise artık karışık bir şekilde (yoğurt + sebze, yoğurt + meyve) de ilerlenebilir. Bu süreçte besin kaybı olmaması için anneler cam rende ve buharda haşlama yöntemlerini kullanabilirler. 

7. Ayda ise bu besinlere ek olarak yumurta sarısı (ilk gün ¼ ü, ikinci gün ½ si, üçüncü gün ise 1 tam), peynirler, sebze çorbaları ve tahıllar bebeğin beslenmesine eklenebilir. 

8. Ayda artık unlu çorbalar, kıymalı sebze yemekleri eklenirken 9. Ayda ise etler ve ev yemekleri eklenebilir. Unutmayalım ki 1 yaşına kadar bebeğin ana öğünü anne sütü ek gıdalar ise ara öğünü olacak şekilde ilerlenmelidir.

Her besin için kendi ayını beklemek ve bebeği gözlemleyerek acele etmeden emin adımlarla bu süreci geçirmek en doğrusu olacaktır. 

Bu süreçte özellikle dikkat çekmek istediğim bir diğer nokta ise; Yukarıda da bahsettiğim besin reddinin önüne geçmek için ek gıdalara başlarken tatlı meyvelerden başlanmaması gerektiğidir. Özellikle yoğurttan sonra bebeğe olabildiğince fazla sebze tattırmak ve bunlardan sonra meyvelere geçmek sürecin kolay ilerlemesi için en iyisi olacaktır. Çünkü başlangıçta bebekler herhangi bir tatlı besinin tadını aldığında sonrasında sebzeler başta olmak üzere diğer besinleri tatlarından dolayı reddetme eğiliminde olurlar ve bu durumda ek gıda süreci anneler için çok zorlu bir hal alır. Bu yüzden sıralamaya dikkat ederek ek gıda sürecini ilerletmek çok daha iyi olacaktır.

Bu yazımda değinmek istediğim son konu ise 1 yaşından önce yasaklı olan besinler: Dokuzuncu ayda ev yemeklerinin de eklenmesiyle birlikte bebeği neredeyse tüm besinlerle tanıştırmış olduk. Ancak bir yaşından önce bebeklerin bağışıklık sistemleri için risk taşıyan ve sindirim sistemlerinin kabul etmediği bazı besinler vardır. Bunlar;

 1-Bal: Colostridium botulinum bakterisi içeren bal, bebeklerde bir çeşit zehirlenme yaşamasına neden olabilir. Bu nedenle 1 yaşından önce bebeklere bal verilmemelidir.

2- Yumurta Beyazı: Alerjen riskinden dolayı 1 yaşından önce bebeklere yumurta beyazı yedirilmemesi tavsiye edilir. Ancak yumurtanın sarısı 7. aydan itibaren verilebilir.

 3- Şeker ve Tuz: Bebeklerin 1 yaşından önce şeker ve tuz tüketmesi obezite, böbrek sorunları ve çeşitli metabolik rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olabileceği için verilmemelidir..

 4- Kafein İçeren İçecekler: Kafein içeren çay ve kahve tarzı içecekler bebeklerin midesine ve böbreklerine zarar verebileceğinden dolayı 1 yaşından önce bebeklere verilmemesi tavsiye edilir. 

 5- İnek Sütü: Sindirilmesi zor bir besin olduğu için inek sütü, 1 yaşını doldurmamış bebeklerin beslenmesine eklendiğinde bebeklerde kabızlık, gaz problemi ve çeşitli alerjik rahatsızlar meydana gelebilir. 

 6- Kivi ve Çilek: Meyveler çeşitli faydalarından dolayı bebeklerin beslenmesi için önemli yer tutsa da kivi, çilek ve ananas gibi meyveler yüksek alerjen riskinden dolayı 1 yaşını doldurmamış bebeklere verilmemelidir. Bu listeye ek olarak Domates ve Bakla da alerjen potansiyeli yüksek olduğu için 1 yaşından önce bebeklere verilmemelidir.

 7- Kakao ve Çikolata: Kakao ve çikolata, katkı maddesi ve ilave şeker içerdiğinden dolayı 1 yaşını doldurmamış bebeklerin beslenmesine eklenmemelidir.

 8- Deniz Ürünleri: Alerjen potansiyeli yüksek olan deniz ürünlerinin ağır metal içeriğinden dolayı bu besinlerin 1 yaşından önce bebeklerin beslenmesine eklenmemesi tavsiye edilir.

 9- Sosis, Salam ve Şarküteri Ürünleri

 10- Ceviz, Fındık ve Fıstık

 11- Turşu



Anne Sütünden Yoğurt Yapımı;

Malzemeler: 

100 ml anne sütü 

1 tatlı kaşığı yoğurt 

Yapılışı;

Anne sütünü bir kavanoza alın ve sıcak suyun içerisinde yoğurt mayalama sıcaklığına erişene kadar ısıtın.

Anne sütünden bir miktar alarak oda ısısındaki yoğurdu seyreltin. 

Kavanozun içerisine yoğurdu ekleyip karıştırın. Ilık bir yerde bir örtü ile örterek 7-8 saat mayalanmaya bırakın.

Mayalanan anne sütü yoğurdunu buzdolabına kaldırın.

Bir gece beklettikten sonra bebeğe rahatlıkla verebilirsiniz.

 Not: Anne sütünden hazırladığınız yoğurt, inek ve koyun sütüyle hazırlanan yoğurtlar gibi katı olmaz. Ayran formunda bir yapısı vardır!

Bu yazımda bebeveynlerin ek gıda sürecinde aklına takılan, merak ettikleri ve doğru olarak bilinen tüm yanlışlara değinmeye çalıştım. Umarım siz değerli anne ve babalar için yeterince açıklayıcı ve faydalı bir yazı olmuştur. Ek gıda süreci ne kadar bilinmezliklerle dolu olsa da bir o kadar da eğlenceli ve güzel bir süreçtir. Çok düşünüp stres yapmak yerine bebeğinizle eğlenmek, gülmek ve anılar biriktirmek en öncelikli hedefiniz olsun. Yazımı burada sonlandırıyorum yeni yazılarda görüşmek dileğiyle sağlıklı, huzurlu ve mutlu günler dilerim.




KAYNAKÇA:

https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/infant-and-young-child-feeding 


https://hsgm.saglik.gov.tr/depo/birimler/saglikli-beslenme-ve-hareketli-hayat 


https://www.bebek.com/bebekler-icin-ek-gida/ 


https://www.bebek.com/ay-ay-bebek-beslenme-tablosu/ 


https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/beslenme/bebek-beslenmesi.html 


https://tektiklabilgielinde.saglik.gov.tr 


https://www.bebek.com/stoktaki-anne-sutunu-nasil-degerlendirebilirsiniz/  

https://www.seydisehirgundem.com/ek-gida-surecinde-nelere-dikkat-etmeliyiz-14736-haberi

Zahide Büşra BÜYÜKYILDIZ


UZMAN DİYETİSYEN AYÇA ACUNGAN



Evinize Sağlık Getiren Besin: TARHANA 




Tarhana buğday unu, yoğurt, biber, tuz, soğan, domates ve aroma verici bitkisel maddelerle yoğrulan hamurun fermente edildikten sonra kurutulması, öğütülmesi ve elenmesi ile elde edilen bir gıdadır.Tarhana Orta Asya’dan göçen Türkler ve Moğollar tarafından Anadolu’ya gelmiş ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde Irak, İran ve yakın komşuları dahil doğu ülkelerine ve Rumeli üzerinden Yunanistan, Macaristan ve Finlandiya gibi batı ülkelerine yayılmıştır. Tarhana ve çorbası içerdiği besin değerleri sebebiyle aile ve toplum sağlığı için oldukça önemli bir yere sahiptir. Tarhana içerisinde A, B, B1, B2, B6, C, D, E, K vitaminleri ile çok sayıda aminoasit bulundurmaktadır. Tarhana ana bileşeni olan un ve yoğurdun esansiyel aminoasitler bakımından birbirlerini tamamlamaları sayesinde daha yüksek kaliteli protein kaynağıdır. Ayrıca tarhana kalsiyum, demir ve çinko bakımından da oldukça zengindir. Kolay sindirilebilir ve lifli bir yapıya sahiptir. Yapısında kalsiyum, demir, sodyum, potasyum, magnezyum, çinko ve bakır gibi mineral bulundurduğu için kemik gelişimi açısından destekleyici bir besindir. Şeker hastaları için önemli bir nitelik taşıyan tarhana düşük glisemik indekse sahip olması sayesinde diyabet ve kolesterol hastaları tarafından gönül rahatlığıyla ana  öğünde yanına bol salata ile kullanılabilir. Tarhana’nın sağlıklı beslenme ve vücut sağlığı açısından etkisine baktığımızda kilo kontolünün sağlanması, kalp hastalıklarındaki tedavilere pozitif etki sağlaması ve yüksek kolesterol ve tansiyonun azaltılmasında etkisi önemli bir noktadadır. İçerdiği probiyotikler sayesinde bağırsak florasını düzenler ve bu sayede bağışıklık sisteminin korunmasında ve güçlenmesinde katkı sağlamaktadır. İçerisinde bulunan antioksidan likopen sayesinde kanser hücrelerine karşı savaş açan özelliğe sahiptir. Dermatolojik bakımda bakıldığında E ve C vitaminlerince zengin olması deri hastalıklarına iyi gelmekte olup A vitamini içeriğince de göz hastalıklarının tedavisinde pozitif etki sağlamaktadır.

Tarhana toplumumuzun vazgeçilmez bir baştacıdır. Bebek ek beslenmesinde 6. Ay ile beraber başlattığımız ve önerdiğimiz elzem çorbalardan biridir. Sağlıklı beslenmek isteyen, bağışıklık sistemini güçlendirip kışın gribal enfeksiyonlardan korunmak için tarhanayı sofranızdan eksik etmeyiniz. Tarhana seçiminizi yaparken organik ve el emeği ilmek ilmek işlenen ürünleri kullanmak hem gıda hijyeni ve güvenliği açısından önemlidir. Bu konuda kadın emeği olan ürünleri ön plana çıkartan Gelir Pazarı Tarhana’yı işleme paketleme ve sağlıki şartlara tam tamına uyma konusunda ön plana çıkmakta olup bir sağlık profesyoneli olarakta benim de tercihim arasındadır.



Hepinize afiyetler dilerim! Sağlıklı günler.

https://www.iyigunler.net/kose-yazilari/saglikli_beslenme_evinize_saglik_getiren_besin_tarhana-2805.html

UZMAN DİYETİSYEN AYÇA ACUNGAN




UZMAN DİYETİSYEN AYÇA ACUNGAN

NE DÜŞÜNÜRSEN ONA DÖNÜŞÜRSÜN

Bilinçaltı ve zihin gücü insana bahşedilen o kadar büyük bir lütuf ki !

Ne düşünürsen ona dönüşürsün cümlesi oldukça doğru ve anlamlıdır. Kilo verme diyetlerin ya da süreçlerinde kişiler zihinlerini nasıl görmek istediğine odaklar pozitif enerjilerini yayarsa zayıflamanın önüne geçilmez.

Sinir sistemi ve sinir sistemi sağlığının temeline baktığımızda insan beyninin temel amacı beden! korumak hayatta tutmaktır. Kilo kaybı bir kayıp olarak algılanmasından insan beyninin nörolojik programlamasına zıt bir işleyiştir. Bu duruma karşın insan beyni sistemi korumaya çalışmaktadır. Dilediğiniz kadar az yiyin; kilo vermemizi engeller, kilo vermemize direnç gösterebilir. Beyininizdeki zihin programlamalarını ve yönetimini değiştirirseniz zayıflamak oldukça mümkündür. Özellikle yapılan birçok çalışmada pozitif enerji ve zihin gücü ile incelme arasında büyük bir pozitif kolerasyon vardır. Bu bağlantının aktif olması için zihinimizi bedenimizle uyumlu hale getirip kontrol altına almanız gereklidir. Peki bunu nasıl yapacağız? Uzman diyetisyenler ile beraber çalışan uzman klinik psikologlar eşliğinde Bilişsel Davranış Terapisi (BDT) yöntemleri zihin gücünün doğru yönlendirilmesi konusunda yardımcı olacaktır. Kişinin öğrendiği yöntemleri günlük hayatına uygulaması ile pozitif enerjiyle de günlük rutine sokarak daha kolay kalıcı bir kilo vermeyi destekleyebilir. Enerjimizi doğru bir yönlendirip ideal kilomuza eriştikten sonraki süreçte algı yönetimi oldukça önemlidir. Algı basit olarak nedir? sorusuna; duyusal bilginin alınması, yorumlanması, seçilmesi ve düzenlenmesi şeklinde tanımlanma yapabiliriz. Kişinin pozitif düşünce ve doğru enerji yönetimi ile yaydığı ve çevreye algılamasını sağladığı vücut yapısı yine zihin gücünün doğru yönetim kontrolü ile doğru orantıldır. Uzman bir diyetisyen olarak en önemli nokta bireyin kilo kontrolünü sağladığı aşamada zihin kontrolünü de aynı oranda sağlaması olacaktır.

Sağlıklı günler dilerim.

Uzm. Dyt. Ayça Acungan 




UZMAN DİYETİSYEN AYÇA ACUNGAN

Evinize gelen şifa: Cennet Hurması 


Cennet hurması, kanın pıhtılaşmasına yardımcı olan manganezin yanı sıra iyi bir A ve C vitamini kaynağ olan bir meyve olduğunu biliyor musunuz? Ayrıca kanser ve felç dahil olmak üzere birçok ciddi sağlık durumu riskini azaltmaya yardımcı olan başka antioksidanlara da sahiptirler. Diyabet ve hipertansiyon başta olmak üzere birçok kronik hastalık üzerindeki tedavilerde pozitif etkisi gözlenmektedir. Cennet hurması, sonbaharın sonlarında toplanır ve bazen kışa kadar ağaçta kalabilmektedir. Türüne bağlı olarak rengi sarıdan koyu kırmızı-turuncuya kadar değişir. Bazı cennet hurmaları küre şeklindeyken, diğerleri meşe palamudu veya balkabağı şeklindedir. Boyut olarak, yarım dolardan küçük bir greyfurta kadar herhangi bir yerde olabilirler. Hurma aynı zamanda karbonhidratların sindirimini yavaşlatarak kan şekerinin yükselmesini önleyen çözünür diyet lifi bakımından da zengindir. Cennet hurması sağlık açısından başka faydalar da sağlar. Kanı taşıyan damarlarda temiz tutmaya ve kalp hastalığı riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Ateroskleroz, arterlerin sertleşmesi ve daralması anlamına gelmekte olup yapılan bilimsel çalışmalarda; cennet hurmasının antiaterosklerotik diyetin bir parçası olan diyet lifi, antioksidanlar ve mineraller açısından zengin olduğu bulunmuştur.



 Hurmanın bir bileşeni olan tanen bakımından zengin lifin özellikle yüksek kolesterol tedavisinde etkili olduğu kanıtlanmıştır. Gerek salatalarınızda gerek sıvı diyetlerinizde gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz. Porsiyon konusunda yarım cennet hurması bir porsiyona eş olarak sayılmaktadır. Sizde sağlıklı beslenmenize ek fonksiyonel ürünler hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsanız sayfamızdaki sağlıklı beslenme blogunu inceleyebilirsiniz.



Sağlıklı günler dileriz.

Uzm. Dyt. Ayça Acungan


Diyetisyen İrem Çakar




https://www.seydisehirgundem.com/yo-yo-sendromu-14749-haberi






Ben Diyetisyen İrem Çakar. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Mezunuyum. Online şekilde başladığım mesleğime şuan halihazırda İzmir’de bir güzellik merkezinin diyetisyeni olarak devam etmekteyim. Hem online hem yüz yüze şekilde beslenme danışmanlığı yapmaktayım. 2 yıldır da çeşitli sosyal medya mecralarında içerik üreticisi olarak hizmet veriyorum. Gönüllü olarak da bir çok kişiye beslenme eğitimi ve danışmanlığı yaptım ve yapmaya da devam edeceğim. Benim için para kazanma kısmı ikinci evrededir, önceliğim herkese sağlıklı beslenmeyi aşılamaktır. Kısacası mesleğine  aşık bir diyetisyenim.


KUMKUAT NEDİR?


Bu meyve turunçgil ailesinin en ufaklarındandır. Bazı bölgelerde kamkat diye de adlandırılır. Çince altın mandalina anlamını da taşır. Kabuğu da tohumları da yenebilir. Tohumları omega-3 yağ asitleri gibi sağlıklı yağ türlerinden içerir. Antioksidanlar bu yüzden bağışıklık güçlendirir. Yuvarlak, oval, meiwa, hong kong ve jiangsu şekillerinde farklı türlü kumkuatlar da mevcuttur. 100 gramında 71 kcal enerji, 15,9 gram karbonhidrat, 1,8 gram protein, 0,8 gram yağ, ve 6,5 gram lif bulunur. Kalp ve göz sağlığına iyi gelir, cildi besler, kan şekeri dengelemesiyle kilo vermeye de destek olur. DNA onarımına yardımcıdır. Kolesterol emilimini engeller. İçerisindeki folik asit ile hamilelik döneminin daha sağlıklı geçmesine katkıda bulunur. Fazla tüketilmesi durumunda sindirim problemleri, gaz ya da şişkinliğe neden olacağından dengeli tüketiminde fayda vardır.


Sağlıklı günler dileriz...

Dyt. İrem Çakar



Yo-yo Sendromu

Yo-yo sendromu, ismini oyuncak olan yoyodan almaktadır. Kişilerin dengesiz, düzensiz ve bilinçsiz şekilde yaptıkları diyetler, zayıflamak uğruna kendilerini aç bırakarak uyguladıkları şok diyetler gibi bilinçsiz hareketler sonucunda hızlıca kilo verme durumları arkasından da hızlıca kilo alma durumları gözlenmektedir. Bunun sonucunda vücut tekrar kilo verme girişimine başlar ve bu döngü bu şekilde uzar gider. Bu döngünün aynen yoyo etkisinde gidip gelmesine de yo-yo sendromu adı verilmektedir. Bilinçsiz ve dengesiz şekilde kilo alıp vermek, su ve kas kaybı başta olmak üzere çeşitli kronik hastalıklara davetiye çıkartmaktadır. Kas kaybı oluştuğunda vücut bir çeşit koruma kalkanı oluşturur, bunun sonucunda metabolizma yavaşlar ve günden güne artan iştaha daha fazla dayanamayarak yemek yeme atakları gerçekleşir. Kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon ve inme gibi çeşitli rahatsızlıklar da beraberinde getirilir. Yo-yo sendromunun nedeni tamamen yapılan yanlış, bilinçsiz ve şok diyetlerden kaynaklanmaktadır. Bir uzman kontrolünde yapılan diyetlerle doğru, sağlıklı ve kalıcı kilo vermek mümkündür. Aynı zamanda diyet süreciyle beraber spor ve egzersiz rutini eklenmesiyle de kilo verimi daha kalıcı hale getirilebilir.

Sağlıklı günler dileriz...

https://www.seydisehirgundem.com/yo-yo-sendromu-14749-haberi

Dyt. İrem Çakar.


YEŞİLÇAY NEDİR?

Yeşil çay, Camellia sinensis bitkisinin yapraklarının buharda pişirilmesi, tavada kızartılması ve kurutulmasıyla yapılan bir çay türüdür, oksitlenmemiş yapraklar ile yapılan diğer çaylara göre daha az işlem görmüş bir çay türüdür. Siyah çay oksidasyona izin verecek şekilde işlenirken yeşil çayın işlenmesi oksidasyon sürecini önler. Dünyada üretimi yapılan çaylar, yeşil çay, oolong çay ve siyah çay olarak üç grup adı altında sınıflandırılır. Dünya çay tüketiminin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan yeşil çay, çay bitkisinin hasat edilen yaprakların kıvırma ile birlikte genellikle buhar uygulamasına maruz bırakılarak kurutulmasıyla üretilir. 

YEŞİLÇAYIN FAYDALARI NELERDİR?

Yeşil çay güçlü bir antioksidan olup bağışıklığı güçlendirir.

Kaygı ve stresi azaltır.

Alzheimer ve parkinson gibi bazı nörodejeneratif hastalıklara karşı koruyabilir.

Kemiklerin sağlığını destekler.

Polifenol gibi antioksidanlara sahip olan yeşil çay anti-kansorejen etki gösterebilir.

Yeşil çay tip-2 diyabete iyi gelir.

Yağ yakımını arttıarak kilo kaybına yardımcı olur.

HDL ve LDL kolesterol dengesini sağlar.

Göz sağlığını destekler.

Baş ağrısının dinmesine yardım eder.

Cilt sağlığı için faydalıdır.

Uyku kalitesinin arttırır.

YEŞİLÇAYIN ZARARLARI NELERDİR?

Fazla tüketimi kafein alımını arttıracağından uykusuzluk, kalp çarpıntısı, baş ağrısı, mide bulantısı ve ishal gibi sorunlara yol açacaktır. Bu sebeple dozunda tüketmek çok önemlidir. 

Yan Etkileri:

Baş ağrısı

Uyku bozuklukları

Kusma

İshal

Sinirlilik

Göğüste ağrılı yanma hissi

Kaygı

Kalp çarpıntısı

Bu yazımı gelirpazar.com doğal ve yerli üretim yapan üreticiler için kaleme aldım. Sağlıklı günler dileriz...




Dyt. İrem Çakar.


ALIÇ SİRKESİ NEDİR?

Gülgillerden olan çiçekli çalı şeklinde olan alıç meyvesine bir miktar şeker ve su ekleyerek bekletilmesi sonucu hazırlanmaktadır. İçeriğindeki biyoaktif maddelerden dolayı uzun yıllardır geleneksel şekilde kullanımı mevcuttur. 

FAYDALARI NELERDİR?

Gevşeme sağlayıp damar içi basıncın düşürülmesine yardımcı olur ve bu sayede tansiyonun düşürülmesine fayda sağlar. İçeriğinde barındıran flavonoid ve fenolik bileşikler ile kan şekeri düşürülüp dengede kalması sağlanır. Antienflamatuar etkisi ile karaciğeri koruyucu etkidedir ve sindirim sistemi hastalıklarını da azaltır. Antibakteriyel etkisi ile enfeksiyonların tedavisinde de kullanılmaktadır. Bağırsaktaki bakteriyel dengeyi düzenleyerek kabızlık gibi rahatsızlıkların giderilmesine yardımcı olur. Bağışıklık ve beyaz kan hücrelerinin sayısını arttırarak bağışıklık sistemini güçlendirir. Diüretik etkisi ile vücuttaki fazla ödem ve suyun atılmasını sağlar. Cilt üzerine uygulanmasıyla da deri enfeksiyonlarının giderilmesine yardımcı olur.

Alıç sirkesinin kullanılabileceği bazı hastalıklar şu şekilde listelenebilir:

-Tansiyon -Diyabet

-Uyku bozuklukları

-Depresyon

-Sindirim sorunları

-Cilt enfeksiyonları

-Kolesterol

Alıç ürünleri, kalp ilaçları ve kan sulandırıcı ilaçlar ile etkileşime girerek etkilerini azaltabilir. Ameliyat ve cerrahi uygulama geçirecek kişilerde kan pıhtılaşmasını geciktireceğinden işlemden en az 2 hafta önce kullanımı bırakılmalıdır.

ALIÇ SİRKESİNİN ZARARLARI NELERDİR?

Doğal bir ürün olduğu için zararsız kabul edilip sınırsızca tüketilebilir. Ancak doğal ürünler de etken maddeler içerdiğinden yan etkilere yol açabilir. Alıç sirkesinin de gereğinden fazla kullanılması ile bulantı, kusma, karın ağrısı gibi sindirimsel sorunlara yol açabilir. Aynı zamanda ilaçlar ile etkileşime girerek kaşıntı, kızarıklık, tansiyon ve şeker düşmesi gibi sorunlara yol açabilir. Kronik hastalıklara sahip ve ilaç kullanan hastaların kullanmadan önce bir uzmana danışmaları daha uygun ve sağlıklı olacaktır. Alıç sirkesi 500 ml’ lik ambalajlarda sunulmaktadır.



Sağlıklı günler dileriz...

-Diyetisyen İrem Çakar


DUT KURUSU

Kaynatılarak çayı, reçeli yapılabilen dut meyvesinin kurutulmasıyla elde edilen kuruyemiş çeşididir.


TÜKETİM ŞEKİLLERİ:

-Su ve dut kurusunun kaynatılmasıyla çayını hazırlayıp tüketebiliriz.

-Şeker ilavesi ile reçel haline getirebiliriz.

-Mutfak robotundan çekerek sağlıklı rafine şekersiz tariflerimizi tatlandırmak amacıyla dut şekeri hazırlayabiliriz.

-Kek ve kurabiyelerde hem kıtırlık hem lezzet hem de rafine şeker ilavesine ihtiyaç olmaması açısından kullanılabilir.


FAYDALARI:

C vitamini, lif, kalsiyum ve çok zengin antioksidan kaynağıdır. Aynı zamanda içeriğindeki yüksek demir ve protein ile alyuvar üretimini arttırır. Bu sayede kansızlığa çok iyi gelir. 

LDL kolesterolün düşürülmesinde, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde ve kan şekeri seviyelerinin dengelenmesine de katkı sağlar.

Sindirim sistemini düzenler, kabızlığa iyi gelir.

Serbest radikallerle savaşır ve kansere karşı korur.

Vücuttaki enfeksiyonu atmayı kolaylaştırır

Öksürüğü yatıştırır

Kan basıncını düzenler ve kalp sağlığını korur

Anemi gibi kan bozukluklarını önler.

Kemik sağlığını güçlendirir

Cilt sağlığını desteklerr.

İnfluenza virüslerini ve bakterileri önler

Beynin kalsiyum ihtiyacını karşılar.



BESİN DEĞERLERİ:

Sağlık açısından birçok faydası bulunan dut kurusunun içerisinde yağ bulunmamaktadır. 100 gram dut kurusu yaklaşık olarak 330 kalori gelmektedir. Dut kurusu (100 gr) şu besin değerlerini içerir:

Karbonhidrat: 74.7 gr

Protein: 2.7 gr

Lif: 8.9 gr

Demir: 9.4 mg

Potasyum: 979 mg

Kalsiyum: 376 mg


YAN ETKİLERİ:

Her besinde olduğu gibi dut kurusunun da fazla tüketilmesi ile bazı alerjik reaksiyonlar ve yan etkiler ortaya çıkabilir. Bunlar:

-Kan şekerini etkilemesi ile glikoz seviyelerini düşürür buna bağlı da hipoglisemi görülebilir.

-Yüksek lif içeriği ile şişkinlik, gaz ve ishal gibi sorunlara yol açabilir.

-Doğal şeker kaynağı olması ile diyabet hastalarının doktor kontrolü olmadan kullanması sakıncalı olabilir.



MUHAFA KOŞULLARI:

Şeker içerikli bir kuruyemiş olması sebebi ile bozulmalara yol açmamak için serin ve kuru bir yerde muhafaza edilmelidir.



-DİYETİSYEN İREM ÇAKAR



Tuğba Taç

Stajyer Diyetisyen



İçerik üreticisi gelirpazar.com. 'da tanıtım sorumlusuyum 

22 yaşındayım




Diyetisyen Ümmühan ÇAKTO

Sağlıklı Beslenme




STAJYER DİYETİSYEN ELİF KURT

Beslenme

Stajyer Diyetisyen Elif Kurt

Merhabalar, ben Elif Kurt .Namık Kemal Üniversitesi beslenme ve diyetetik 4.sınıf öğrencisiyim. İnstagram hesabımda  sağlıklı tarifler çekiyorum ve sağlıklı beslenmeyle  ilgili bilgiler veriyorum.



Öğrenci Diyetisyen Sueda Baytal

Sağlıklı Beslenme



Merhabalar.

Ben Sueda Baytal. 

21 yaşında Beslenme ve diyetetik 3. Sınıf öğrencisiyim. 

İnstagram hesabımda takipçilerime, arkadaşlarıma yararlı olmak adına zaman zaman blog yazıları paylaşıyorum. Aktif bir şekilde ise sağlıklı tarifler çekiyorum. 

Bölümümüzde olan bilgi kirliliğini bir nebze de olsa düzeltebilmek adına instagram hesabı kullanarak sizlere doğru bilgi aktarmaya çalışıyorum.




KETEN TOHUMU NEDİR?



İlk olarak Mısır’da yetiştirilen ve dünyaya yayılan keten tohumu, son dönemlerde sağlıklı besinler arasında popülerliğini korumaktadır. İçeriğindeki besin bileşenleri sayesinde vücuda pek çok faydası olan keten tohumu, linaceae bitki ailesine bağlı keten bitkisinden geliyor.1 yemek kaşığında 37 kalori olan ve yaklaşık 2 gram lif içeren keten tohumu Omega-3 yağ asitleri açısında zengin bir besin olarak biliniyor. Keten tohumlarının sindirimi zor olduğu için öğütülmüş olarak tüketilmesi gerekiyor.

Keten tohumunu tüketmeden önce mutlaka uzmana danışarak olası etkilerine karşı önlem almak gerekmektedir. Özellikle hamile ve emzirenler, kan sulandırıcı ilaç kullananlar, alerjen yapıya sahip olanlar keten tohumu tüketiminde dikkatli olmalıdır.

KETEN TOHUMU FAYDALARI NELERDİR?

 ●Keten tohumu vücudun direncini artırarak bağışıklığı destekler.

* Omega-3 deposu olan keten tohumu kalp ve damar sağlığını korur.

* Bağırsak sağlığını destekler ve sindirimi düzenler.

* Kemik kütlesinin korunması ve artırılmasında rol oynar.

* Keten tohumu kolesterolü düşürmeye yardımcı olur.

* Tansiyon dengesini düzenlemeye yardım eder.

* Kan şekeri kontrolünü ve insülin duyarlılığını olumlu etkiler.

* Cilt sağlığına iyi gelir.

* Keten tohumu kilo kontrolü sağlamada etkilidir.

KETEN TOHUMU BESİN DEĞERLERİ NELERDİR?


* Enerji: 37.4 kalori

* Protein: 1.28 g

* Yağ: 2.95 g

* Fosfor: 44.9 mg

* Folat: 6.09 mikrogram (mcg)

* Karbonhidrat: 2.02 g

* Lif: 1.91 g

* Kalsiyum: 17.8 mg

* Magnezyum: 27.4 mg

* Potasyum: 56.9 mg

* Lutein ve Zeaksantin: 45.6 mcg

https://www.seydisehirgundem.com/keten-tohumu-nedir-14553-haberi

Öğrenci Diyetisyen Sueda Baytal


BAL NEDİR?



FAYDALARI NELERDİR? Bal,arılar tarafından çiçekli bitkiler kullanılarak üretilen tatlı bir besindir. 

Yaklaşık 320 bal çeşidi bulunur ve bunlar mevsime,faydalandığı çiçek türüne göre değişir. 

☆Etkili bir öksürük kesici olarak bilinen bal, aynı zamanda bağışıklığı da güçlendirir. Bu özelliklerini güçlü antioksidan içeriğinden alan bal aynı zamanda antininflamatuar ve antibakteriyel bir besindir. 

Balın Faydaları Nelerdir?

▪︎Bal probiyotik bir besindir.

▪︎Boğazı yumuşatır,öksürüğe iyi gelir. 

▪︎Bağışıklığı destekler. 

▪︎Kalp sağlığı riskini azaltır.  

▪︎Bağırsak sağlığını iyileştirir. 

▪︎Mide rahatsızlıklarını dindirir. 

▪︎Hafızayı güçlendirici etkisi vardır. 

NOT: 1 yaşından küçük bebekler,alerjisi olanlar tüketmemelidir. 

Kaynakça:https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/balin-faydalari-nelerdir.

Öğrenci Diyetisyen Sueda Baytal


Sueda Baytal

ÇAM KOZALAĞI PEKMEZİ NEDİR?


FAYDALARI NELERDİR?

Kozalak şurubu, çam ağaçlarının meyvesi olan kozalakların şurup kıvamı alana kadar kaynatılması ile elde edilen bir içecektir. 

Kozalak şurubunun yapımında taze,yeşil renkli ve küçük boyutta olanlar tercih edilir. 

Kozalaklar aynı zamanda gıda ve ilaç sanayide de aktif rol alır. 

Peki Kozalak Şurubu Ne İşe Yarar?

☆Kozalak şurubu, astım ve bronşit gibi akciğer rahatsızlıklarının tedavisine yardımcı olur. 

☆İçerisinde yer alan C vitamini,magnezyum,çinko sayesinde bağışıklık güçlendirme etkisi vardır. 

Kozalak Şurubunun Faydaları Nelerdir?

▪︎Üst solunum yolu enfeksiyonlarına karşı korur. 

▪︎Balgam söktürücü etkisi vardır. 

▪︎Diş ve diş eti problemlerine yardımcı olur. 

▪︎Uykusuzluk problemini gidermeye yardımcı olur. 

▪︎Kan sıvılaştırıcı özelliğe sahiptir. 

NOT: Hamileler,emziren anneler,kozalağa karşı alerjisi olanlar kullanmadan doktoruna başvurmalıdır. 

Kaynakça:https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kozalak-surubu-faydalari

https://www.medicalpark.com.tr/cam-kozala-pekmezi/hg-4420

Öğrenci Diyetisyen Sueda Baytal

https://www.seydisehirgundem.com/cam-kozalagi-pekmezi-nedir-faydalari-nelerdir-14786-haberi



Duygu Çetinkaya

Hasan Kalyoncu Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümü 4.sınıf öğrencisiyim.




Merhaba, ben Duygu Çetinkaya.

Hasan Kalyoncu Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümü 4.sınıf öğrencisiyim.

4.sınıfın ilk stajını Toplu Beslenme Stajı olarak kendi üniversitemin yemekhanesi bünyesindeki bir catring şirketinde tamamladım.

2.stajımı ise Pediatri stajı olarak Gaziantep Cengiz Gökçek Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi’nde tamamladım.

2.dönemde de stajlarımı devam ettirmiş olacağım.

Okuldaki eğitimim dışında güncel bilgileri takip etmeye çalışarak kendimi sürekli geliştirmeyi hedefliyorum.

Çeşitli online, yüz yüze eğitim ve seminerlere katılıp katılım belgesi aldım. Kendimi bu yönde ve mesleğimin ilgilendirdiği diğer alanlarda da geliştirmeye çalışıyorum.

Beslenmenin; bir parmak izi gibi kişiye özel olduğunu savunuyorum. Sağlıklı ve sürdürülebilir beslenmenin önemini ve bilincini kazanarak çevreme aşılamaya çalışıyorum.

Eğitim hayatımda öğrendiğim ve araştırdığım bilgileri aktardığım, günlük hayatıma yer verdiğim hesabıma göz atmak isterseniz:



İNSÜLİN DİRENCİ NEDİR?

İnsülin direnci, pankreas tarafından üretilen normal miktarda insülinin yağ, kas ve karaciğer hücrelerinde gerekli veya yeterli tepkiyi oluşturamaması durumudur.


Yağ hücrelerindeki insülin direnci, depolanmış trigliseritlerin serbest kalmasına ve kan plazmasındaki yağ asidi miktarının artmasına sebep olurken, kas hücrelerine girmesi ve karaciğer hücrelerinde depolanması zorlaştığından kandaki şeker (glikoz) oranı da artar. İnsülin direnci sonucu kan plazmasındaki yüksek seviyelerdeki insülin ve şeker oranı genellikle metabolik sendrom ve tip 2 diyabete sebep olur.


İnsülin Direncinin Yarattığı Sorunlar:

İnsülin direnci önemli bir sorundur, fakat bir hastalık değildir. İnsülin direnci yüksek kişilerin diyabet hastalığına yakalanma riski de oldukça yüksektir. İnsülin direnci ile yüksek tansiyon, damar sertliği, kan yağları bozuklukları, karaciğer yağlanması arasında ilişki vardır. Ayrıca insülin direnci değerleri kilolu insanlarda oldukça fazladır. Normal bir insanda 1 birim insülin 30 miligram kan şekeri düşürürken, insülin direncine sahip kişilerde 1 birim insülin 10 miligram kan şekeri düşürür hale gelir.


Vücutta ideal kilonun %30 fazlası insülin direnci oluşumu ile sonuçlanabiliyor. İnsülin direnci, toplumun yaklaşık %25-30’unda görülüyor. Kilosu normal hatta zayıf olan kişilerde bile insülin direnci görülebiliyor. Aşırı beslenme hücre içi inflamasyonu tetikliyor ve obezite ile birlikte insülin direncine yol açıyor. 


İnsülin kan şekerini normal seviyelere getiren önemli bir hormondur. Yemek sonrasında ortaya çıkmaktadır. Yemek sonrası pankreasın beta hücrelerinden salgılanarak kan dolaşımına verilmektedir. Kanda her zaman az miktarda insülin vardır. İnsülin yemek sonrası yüksek düzeylerde salgılanır; kaslar, yağ dokusu ve karaciğer insüline az yanıt verirse kan şekeri zor kontrolde tutulur. Buna ‘’İnsülin Direnci’’ denir.

Yemek sonrası pankreastan hızlı ve fazlaca kana salınan insülin; kan şekerini yemekten 2-3 saat sonra düşürerek aniden acıkma hissine sebep olur. Hastada bu durum, acıkma ile birlikte ellerde hafif titreme ve terleme ile kendini gösterir.


Yetersiz, yanlış beslenme bağışıklık sisteminin çökmesi ve enfeksiyonlara yol açmaktadır. İnsülin direnci metabolik sendrom olarak da adlandırılır. İnsülin direnci Diabetes Mellitus (şeker hastalığı) hastalığının öncüsü olan bir klinik tablodur. Şeker hastalığı riski her geçen yıl daha da yükselmektedir.  5-10 yıl içinde Tip 2 diyabet görülme sıklığı artmıştır.

İnsülin Direnci Tip 2 Diyabet dışında şu hastalıklara neden olabilir:


* Yüksek tansiyon

* Yüksek kolesterol

* Trigliserid yüksekliği

* Polikistik over sendromu

* Koroner arter hastalığı

* Kolon tümörleri

* Meme kanseri

* Tromboza eğilimin artmasına bağlı damar tıkanmaları

* Karaciğer yağlanması ve karaciğer fibrozisi,

* Kardiyomiyopati

* Kas krampları

* Cilt bozuklukları

* Kıkırdak dokuda büyüme (psödoakromegali)

* Amiloid hastalığı

* Alzheimer

İnsülin Direncinin Belirtileri:

* Yemekten sonra veya şekerli bir gıda yedikten sonra uyku ve ağırlık hissi

* Baygınlık hissi

* Geç doyma

* Yemekten 2-3 saat sonra acıkma

* Elde ve ayakta titreme

* Soğuk soğuk terleme 

* Çabuk kilo alma ve/veya kilo vermede zorluk

* Sık acıkma ve tatlı yeme isteği

* Konsantrasyon ve algılama güçlüğü

* Uyku bozukluğu

* Bel çevresinde kalınlaşma

* Karaciğer yağlanması

* Kadınlarda adet düzensizliği

* Kıllanma artışı

* Koltuk altı ve ensede kahverengi esmerleşme şeklinde renk değişiklikleri

İnsülin direnci tanı sürecinde kadınlarda bel çevresinin 90 cm erkeklerde ise 100 cm’den fazla olması önemli göstergelerdendir. Genellikle kanda trigliserit yüksekliği yeterlidir fakat vücut kitle indeksinin de artmış olması teşhisi koydurur. Açlık kan şekeri ve açlık insülini ölçerek homa indeksi hesaplamak tanıyı kesinleştirir.

İNSÜLİN DİRENCİ TESTİ (HOMA-IR) NEDİR?

İnsülin direnci testi (HOMA) , kişide insülin direnci olup olmadığını belirlemek amacıyla kullanılan bir testtir. Bu test, matematiksel bir formüldür. 8-10 saatlik açlık sonrası alınan kan şekeri ile açlık insülin düzeyi birbiri ile çarpılarak, 405’e bölünür ve HOMA-IR denilen insülin direnci düzeyi ortaya çıkar.

Çıkan sonuç 2.5 üzerinde ise, kişide insülin direnci var demektir. Düzenli diyet ve egzersiz uygulanmaz ise, kişi bir süre sonra diyabete (şeker hastalığına) yakalanma riski altındadır.

Bu nedenle, diyabet hastalarında kural olarak insülin direnci testi (HOMA-IR) yapılarak, insülin direnci olup olmadığı tespit edilmelidir. İnsülin direnci saptanan kişilerde, ilgili yaşam tarzı ve tedavi önlemleri alınmalıdır.


Diyabeti ilerlemiş hastalarda şeker hastalığı çok su içme, sık idrar yapma ve çok sık yemek yeme belirtileri ile ortaya çıkar. Fiziksel muayenede akantozis nigrigans diye adlandırılan ciltte siyahlaşma belirtileri insülin direnci için tipik fizik muayene bulgularıdır.


Metabolik sendrom ve insülin direncinde kişiye yönelik tedavi planlanır. İnsülin direnci sonucunda olabilecek hastalıklardan korunmak için kilo kontrolü başta olmak üzere egzersiz, yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarında kalıcı değişiklikler yapmak gerekmektedir. İlaç tedavisi yardımcı tedavidir. Asıl önemli olan fiziksel aktiviteleri artırmaktır. 


İnsülin Direncinde Beslenme Nasıl Olmalıdır?

Porsiyon kontrolü yapılmalı, yağlı yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Kalori değeri düşük; fakat posa içeriği yüksek, tok tutan gıdalar tüketilmelidir. Protein ağırlıklı öğünler planlanmalıdır.

İnsülin direncinde kişiler çok sık acıktığı için; sık yemek yeme ve ara öğünlerin olduğu diyetler önerilir. Ancak bu yanlıştır. Öğün sayısının fazlalığı kişide daha fazla insülin salgılanmasına neden olur ve daha çok açlık nöbetleri yaşarlar. Böylelikle de kilo artışı devam eder. Bunun yerine daha az öğün önerilmeli ve öğünler protein ağırlıklı planlanmalıdır. Günlük düzenli yapılan yürüyüş ya da spor aktiviteleri ile beraber karbonhidratlı ve yağlı gıdaların azaltılması temel tedavi yaklaşımlarıdır.


İnsülin Direnci için Çay Tarifi:

* 1 çubuk tarçın

* 1 tatlı kaşığı yeşil çay

* 1 tatlı kaşığı zeytin yaprağı

Bu malzemeleri cam bir bardağa koyun. 1 su bardağı ölçüsünden biraz fazla yani 250 mL kadar kaynar su ilave edin. 10 dk demlenmesini bekleyin ve afiyetle için! 

Günde 3-4 fincan içebilirsiniz. Fakat yüksek tansiyon hastalarının doktor kontrolünde dikkatli bir şekilde tüketmesi gereklidir. 


Yeşil çayı; organik ürünlerin ve kadın kooperatif ürünlerinin yer aldığı Gelir Pazar sitesinden temin edebilirsiniz.

Gelir Pazar sitesindeki yeşil çayın içeriğinde zeytin yaprağı da bulunduğu için 1 süzen poşet çayı kaynatıp 1 çubuk tarçını ilave ederek içebilirsiniz.. 


İyi okumalar.. Herkese sağlıklı günler dilerim! 

Görüşmek üzere!





https://www.instagram.com/dyt.duygucetinkaya/

https://www.linkedin.com/in/duygu-%25C3%25A7etinkaya-850b36252?trk=contact-info

https://www.seydisehirgundem.com/insulin-direnci-nedir-14794-haberi


Diyetisyen Yıldız Dağlı




BU BİR YERLİ ÜRETİCİYİ DESTEKLEME ÇAĞRISIDIR !!

Hayata bağlanmanın en iyi yolu üretmektir. Yerlimiz üretirken bize düşen görev onlara destek sağlamaktır. Ülkemizin topraklarında üretilen eşsiz sebze ve meyve cümbüşünün soframızda yerini alması için desteğimizi her geçen gün artırmalıyız. Kuşaktan kuşağa süre gelen beslenme düzenimizdeki değişime göz atacak olursak doğal ve katkısız ürünlere erişebilmek seneler geçtikçe daha da zor hale gelmektedir. Yerli üreticilere yaptığımız destek ile birlikte hem ülkemizin milli gelirine destek; hem de gelecek nesillerimize tarım ve üretmenin önemini aktarmış oluruz. Gelirpazar.com 'da görev almak tan duyduğum mutluluğu sizlerle paylaşmaktan gururluyum.

Tarım gelecek nesillere bırakacağımız en büyük mirastır.


Bizler tarım yapmanın önemini kavrayarak katkısız sofralar kurabilmemiz için tarıma ve yerli üreticiye destek sağlamalıyız. Ülkemize desteğimizi sağladıkça ithalat azalarak dolaylı yoldan milli gelire katkıda bulunmuş olunur.




''YERLİDEN ALALIM TADINA VARALIM''  mottomuzla üreticilerimizden sipariş ettiğimiz ürünlerle beslenerek beslenmenin keyfini yaşayalım. Yarar sağlamış olmanın verdiği haz ile birlikte ağzımızdaki lezzet cümbüşüne dahil olalım...

Biz tüketiciler nasıl destek oluruz ? Gelin birlikte önerilerimizi inceleyelim.

1. Yerli üreticimizden temin ettiğimiz her ürün güzel ülkemizin bize armağanıdır. Bunun bilincinde olarak alışılmış olan market alış _ verişi yerine yerlimizin bulunduğu pazarlarımıza veya online siteler aracılığıyla üreticilerimizle buluşmayı tercih etmeliyiz. 

Gelirpazar.com bir çiftçi kuruluşudur notunu sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim.

2. Şehir hayatının hızını yavaşlatmak istediğinizde sizlere önerim toprakla haşır neşir olmanız. Toprağın şifalı enerjisinden yararlanıp hem de armağan ettiği o güzel sebze ve meyveleri tüketerek adeta yenilenmiş bir şekilde hayata adapte olabiliriz.

3. Köylerimize giderek hem onları ziyaret edip hem de onlardan yapacağımız alış_verişle birlikte bütçelerine destek olma imkanı sağlarız.




Sizce de 'Locavore'ye dönüş zamanı gelmedi mi ?

Bu kavram sadece bulunduğu yöreye ait lokal olan gıdalarla beslenmeyi tercih eden bireylere denilen bir tabirdir. Gıda taşımacılığı henüz gelişmemiş şehirleşme bu kadar artmışken herkes locavore idi . Şimdiye baktığımızda her yer buram buram ithal kokmakta... Zararın neresinden dönersek kardır bakış açısıyla yerel olarak yetiştirilen gıdalarla beslenmek hava, su, toprağa ve nihayetinde ülkemize de katkı sağlamaktadır.


Yerli yerinde güzeldir diyerek hem bireysel hem de ülkece desteğimizi yerli üreticiden esirgemeyip yanlarında konumumuzu alalım...

https://www.seydisehirgundem.com/bu-bir-yerli-ureticiyi-destekleme-cagrisidir-14677-haberi

YILDIZ DAĞLI

TANITIM SORUMLUMUZ...


SUDE KAKICI Ö Ğ R . D İ Y E T İ S Y E N

Sporcu Diyetisyen



Ben Sude Kakıcı, Üsküdar Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümü son sınıf öğrencisiyim. Eğitimim boyunca edindiğim teorik bilgileri, çeşitli staj ve saha deneyimleriyle birleştirerek sizlere en doğru ve etkili beslenme çözümlerini sunmayı amaçlıyorum.  

Bugüne kadar:  
- Klinik Diyetisyenlik, bariatrik cerrahi sonrası beslenme ve bağırsak sağlığı (IBS) üzerine yoğunlaştım.  
- Fonksiyonel Tıp Beslenmesi ve sporcu beslenmesi alanlarında deneyim kazandım.  
- Kurum mutfaklarında menü planlama ve toplu beslenme sistemlerinde görev aldım.  

Aynı zamanda sosyal medyada içerik üreticiliği yaparak, sağlıklı tarifler ve bilimsel beslenme bilgilerini paylaşmaya devam ediyorum. Amacım, yalnızca diyet listeleri sunmak değil; sağlıklı yaşamı bir yaşam biçimi haline getirmenize destek olmak.  

Hayat tarzınıza ve hedeflerinize uygun, sürdürülebilir çözümler üretmek için buradayım.

Sağlıklı günler dilerim,

Dyt. Sude Kakıcı




Öğrenci Diyetisyen Ezgi Güler




Diyetisyen Aydan Özer

Sağlıklı Beslenme





Sağlıklı Bağırsak Florası Oluşturmanın Yolları

Bağırsak florası, insan sağlığı üzerinde derin bir etkiye sahip olan karmaşık bir mikroorganizma ekosistemidir. Bu florayı oluşturan yararlı bakteriler, sindirim sisteminin işleyişinden bağışıklık sistemi düzenlemesine kadar pek çok hayati süreçte rol oynar. Sağlıklı bir bağırsak florası, yalnızca mide ve bağırsak sağlığını değil, aynı zamanda genel fiziksel ve zihinsel sağlığı da destekler. Peki, bağırsak florasını sağlıklı bir şekilde desteklemek için neler yapılabilir?

1. Çeşitli ve Dengeli Beslenin: Bağırsak florasını desteklemenin temel yolu, çeşitli besinler içeren dengeli bir diyet uygulamaktır. Lif, bağırsak bakterileri için önemli bir besin kaynağıdır ve prebiyotik etkisiyle yararlı bakterilerin çoğalmasını sağlar. Özellikle tam tahıllar, sebzeler, meyveler ve baklagiller lif açısından zengindir.

2. Fermente Gıdalar Tüketin: Fermente gıdalar, bağırsak sağlığı için faydalı olan probiyotiklerle doludur. Yoğurt, kefir, turşu, kimchi ve kombucha gibi fermente gıdalar, yararlı bakterilerin bağırsaklarda kolonize olmasına yardımcı olabilir. Fermente süt ürünleri ayrıca bağırsak iltihabını azaltabilir ve sindirimi destekleyebilir.

3. Şeker ve İşlenmiş Gıdalardan Kaçının: Aşırı şeker tüketimi ve işlenmiş gıdalar, zararlı bağırsak bakterilerinin çoğalmasına neden olabilir. Bu durum, bağırsak dengesizliğine ve iltihaplanmaya yol açabilir. Rafine karbonhidratlar ve trans yağlardan uzak durarak bağırsak florasının sağlıklı kalmasını destekleyebilirsiniz.

4. Prebiyotik Gıdaları Diyetinize Dahil Edin: Prebiyotikler, bağırsaktaki yararlı bakterileri besleyen liflerdir. Sarımsak, soğan, muz, kuşkonmaz, pırasa ve tam tahıllar gibi prebiyotik gıdalar, bağırsak sağlığını iyileştirmede etkili olabilir. Prebiyotiklerin düzenli olarak tüketilmesi, probiyotiklerin etkinliğini artırır.

5. Su Tüketimini Artırın: Yeterli miktarda su içmek, bağırsak fonksiyonlarını düzenlemek ve toksinleri uzaklaştırmak için gereklidir. Su, lifin bağırsakta daha etkili çalışmasına yardımcı olur ve kabızlığı önler. Günlük su tüketiminizi artırarak bağırsak sağlığınızı destekleyebilirsiniz.

6. Stresten Uzak Durun: Stres, bağırsak florasını olumsuz etkileyebilir. Kronik stres, zararlı bakterilerin çoğalmasını teşvik ederek bağırsak dengesizliğine yol açabilir. Düzenli egzersiz, meditasyon ve uyku düzenine dikkat ederek stresi kontrol altında tutabilirsiniz.

7. Gereksiz Antibiyotik Kullanımından Kaçının: Antibiyotikler, yararlı bakteriler de dahil olmak üzere bağırsaktaki tüm bakterileri öldürebilir. Doktor tavsiyesi olmadan antibiyotik kullanmaktan kaçının ve tedavi sonrası probiyotiklerle bağırsak florasını desteklemeye özen gösterin.

8. Probiyotik Takviyeler Kullanın: Probiyotik takviyeler, bağırsak florasının dengesini sağlamaya yardımcı olabilir. Özellikle Lactobacillus ve Bifidobacterium türlerini içeren takviyeler, bağırsak sağlığını desteklemek için yaygın olarak kullanılır. Ancak, bir probiyotik takviyesi kullanmadan önce bir uzmana danışmanız önemlidir.


Kaynaklar

Rinninella, E., et al. (2019). "What is the Healthy Gut Microbiota Composition? A Changing Ecosystem across Age, Environment, Diet, and Diseases." Microorganisms.

Nagpal, R., et al. (2018). "Gut Microbiome and Aging: Physiological and Mechanistic Insights." Nutrition and Healthy Aging.

Gibson, G. R., et al. (2017). "Dietary Modulation of the Human Colonic Microbiota: Introducing the Concept of Prebiotics." Journal of Nutrition.

Turnbaugh, P. J., et al. (2009). "The Human Microbiome Project." Nature.

Sağlıkla kalın...



Diyetisyen Aydan Özer



Öğrenci Diyetisyen Azize Yılmaz

Beslenme ve Diyetetik





Diyetisyen Beyza Kır

Sağlıklı Beslenme




 Sena Sultan Pınar

Beslenme ve Diyetetik

Merhaba ben Sena Sultan Pınar 24 yaşındayım. Seydişehir Seyyid Harun Anadolu Lisesinde okudum. Selçuk Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü mezunuyum. Özel klinik ve farklı devlet hastanelerinde stajımı yaptım. Yakın zamanda Seydişehir’de kendi ofisimde hizmet vereceğim. Aynı zamanda Seydişehir Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulunda Fizyoterapi okuyorum.

Memleketim Seydişehir’de @gelirpazarı.com ile birlikte çalışmaya başlıyorum. Ürünleri beni gerçekten çok heyecanlandırdı ve bu yolculuğa adım atmak için sabırsızlanıyorum.

Bu iş birliği, benim için sadece iş açısından değil, aynı zamanda kişisel olarak da çok kıymetli. Çünkü birlikte çalışacağımız bu marka, doğallığı, sürdürülebilirliği ve kadın emeğini ön planda tutuyor.

Önümüzdeki günlerde sizlerle bu iş birliğiyle ilgili daha fazla içerik paylaşacak, ürünleri keşfedecek ve deneyimlerimi sizlere aktaracağım. Çok heyecanlıyım.

Aynı zamanda http://www.seydisehirgundem.com. Seydişehir Gündem İnternet sitesinde sizleri daha doğru bilgilere ulaştırmak için yazılar yazacağım.

Beni bu yolculukta yalnız bırakmadığınız için teşekkür ederim. Beni takip etmeye devam edin, çok daha güzel içerikler sizleri bekliyor. Hep birlikte harika şeyler yapacağımıza inanıyorum.

https://www.seydisehirgundem.com/gelirpazarcom-kadin-emegini-on-planda-tutuyor-14771-haberi





DİYETİSYEN SUDE UYGUN 

SAĞLIKLI BESLENME 

BESLENME UZMANI



EĞİTİM

ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ LİSANS BESLENME VE DİYETETİK 

GANO: 3,44, Onur Öğrencisi Beslenme ve Dİyetetik Bölüm 2. si olarak mezun olmaktayım.



DENEYİM

ADİL GÖKAY TAFLAN BESLENME VE DANIŞMANLIK MERKEZİ , KOCAELİ/ İZMİT 

STAJYER DİYETİSYEN ÇANKIRI DEVLET HASTANESİ 

ÇANKIRI HALK SAĞLIĞI MERKEZİ , ÇANKIRI/MERKEZ ARALIK 2023 STAJYER DİYETİSYEN

TOPLU BESLENME SİSTEMLERİ , ÇANKIRI/MERKEZ EKİM 2023- MAYIS 2024 STAJYER DİYETİSYEN

İŞ TECRÜBESİ  

BATH FİT SPA , KOCAELİ/ İZMİT DİYETİSYEN

PROJELER

BİTİRME TEZİ : Üniversite Öğrencilerinde Diyet Asit Yükü ve Tükürük pH Düzeyinin Oral Sağlık üzerine etkilerinin incelenmesi.


 


REFERANSLAR

gelirpazar.com

05464047401

Dr. Öğr. Üyesi Fatma TAYHAN fatmak@karatekin.edu.tr  

Dr. Öğr. Üyesi Gözde EDE Bölüm Başkanı gozdeede@karatekin.edu.tr 

Dr. Öğr. Görevlisi Sevinç BAKAN Sınıf Danışmanı sevincbakan@karatekin.edu.tr 

Diyetisyen Adil Gökay TAFLAN 

Diyetisyen Sercan APARI Kocaeli Şehir Hastanesi Diyetisyen

Diyetisyen Volkan YAMAN Akademi Hastanes Diyetisyeni yamannvolkann@gmail.com

Diyetisyen Nazmiye ASMAER Çankırı Toplum Sağlığı Diyetisyeni 

Diyetisyen Emre DAMAR İzmit Belediyesi Diyetisyeni 


BESLENME UZMANI SUDE UYGUN



Stajyer Diyetisyen Nisa Nur ALAV



Merhaba ben Stajyer Diyetisyen Nisa Nur Alav. 8 Mayıs 2002 doğumluyum. Beslenme Ve Diyetetik bölümü son sınıf öğrencisiyim. Pilates eşliğinde sağlıklı beslenme ilgi alanıma girmekte olup artı olarak yetişkin hastalıklarına odaklanmaktayım. Hem online hem yüz yüze olacak şekilde sertifikalar alarak öğrenim hayatıma katkı sağlamaktayım. Yaklaşık 1 buçuk senedir sosyal medyada içerik üretiyor, sağlıklı tarifler paylaşıyor ve yaşamımdan kesitler sunuyorum. Aile hekimliği, yemekhane ve hastanelerde staj yapma imkanlarım dahilinde edindiğim bilgilerin teorikten pratiğe geçmesi fırsatı elde ettim. gelirpazar.com da üretilen sağlıklı ve pratik olan besinlerin tanıtımı,  kadın girişimcilere destek ve işte bu(!) demek için burada bulunmaktayım.


Nisa Nur Alav  https://www.gelirpazar.com/saglikli-beslenme

 Karadut Ve Özü



Antioksidan Deposu  

Ekşisiyle tatlısıyla her derde deva olarak bilinen bir diğer meyvemiz de “karadut” olarak geçmektedir. Kolesterol ve tansiyon düşürücü , toksinlerden arındırıcı, bağırsak hareketlerini düzenleyici, (anti-aging) yaşlanma karşıtı etkisiyle günümüzde sık tüketilmeye başlayan meyveler arasında yerini almıştır. Tabi ki her meyvede olduğu gibi karadutta da şeker içeriği bulunmasından kaynaklı günlük tüketimini 1/2 su bardağı iler sınırlandırmamız doğru olacaktır. 

 Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki ilacı zehirden ayıran dozudur.

  Dünyada 1. sırada yaygın kalp ve damar hastalıklarının önlenmesinde içeriğindeki antioksidan özelliği ile damarlarımızı tıkayabilecek serbest radikalleri önleyerek kanımızın vücudumuzda rahat bir şekilde dolaşımının imkanını bize sunar.

 Peki beyaz dut ve karadutun farkı nedir?

Dut meyvesinin yaklaşık 20 türü vardır ve en çok bilineni beyaz ve karaduttur. Beyaz dut kandaki mikropları kırarken karadut vücuda enerji verme özelliği ile öne çıkmaktadır. 


Karadut Özü (Şurubu)




  Karadut özü aft yaraları ve kanserli hastalarda oluşan oral mukoziti önlemede olumlu etkisi vardır.

 Sabah aç karına alındığında mide ve bağırsak rahatsızlıklıkları' na karşı iyileştirici etkisi vardır.(doktorunuza danışınız)

  Hamilelik döneminde karşılaşılan sindirim ve kansızlık problemlerine karşı en doğal çözümdür.

  Üst solunum yolu hastalıklarında oluşan öksürük kesici etkisi vardır. 

 Karadut Özünün Kullanım Alanları

  Çocuklarımıza asitli sağlıksız içecekler yerine karadut özüne süt veya yoğurt ekleyerek sağlıklı bir içecek hazırlayabilirsiniz.

  Yine bir diğer alternatif olarak yoğurt ile buluşturup kalıplar ile dondurucuya koyarak dondurma elde edilebilir.

   Salatalara katılarak ekşimsi tatlımsı tadı ile renklendirebilirsiniz.

   Sağlıklı günler dilerim.

Nisa Nur ALAV

https://www.seydisehirgundem.com/antioksidan-deposu-karadut-ve-ozu-14782-haberi



Öğrenci Diyetisyen Melike Şahin

Sağlıklı Beslenme



Merhaba.

Ben Öğrenci Diyetisyen Melike Şahin,

Beslenme ve Diyetetik bölümü 3.sınıf, Aşçılık bölümünde 2.sınıf öğrencisiyim.

Bir beslenme platformunda temsilciyim. Birçok akademik dergide de yer aldım. Ayrıca okulumuzun beslenme topluluğunda başkan olarak rol alıyorum.

Sağlıklı beslenmeyi seviyorum.

Diyetisyen hesabımda sağlıklı tarifler ve bilgilendirici gönderiler ile herkesi küçük adımlarla sağlıklı yaşama yaklaştırmak istiyorum. Bu yolculukta kendimi geliştirerek iyi yerlere geldiğimi görmek beni motive ediyor. 

Kadın girişimcilere destek olmak için bu platformda olmaktan mutluluk duyuyorum.

Sağlıkla kalın.




Ege ve Akdeniz'e Yeşil İksiri :Zeytinyağı 


Son yıllarda sağlıklı beslenmenin yanında uzun yaşama olan ilginin artması zeytin ve zeytinyağı tüketimini arttırmıştır. Hem ekonomik açıdan hem de sosyal açıdan önemli olan zeytinyağı  Akdeniz ve Ege'yi temsil eden bir besindir.

Zeytinyağı, zeytinleri soğuk presten getirilmesiyle elde edilen ve hiçbir kimyasal işleme gerek duymadan yenilebilen bir yağdır.

Tekli doymamış yağ asiti yani oleik asitin en zengin kaynağı zeytinyağıdır. Peki sağlık üzerine katkıları nelerdir? Gelin birlikte bakalım:

1-Zeytinyağında bulunan oleik asit, iltihaplanmayı azaltır ve damar tıkanıklığını engellemeye yardımcı olur.

2- E vitamini gibi güçlü antioksidanlar içermesi ile hücre hasarını engeller.

3-Tip 2 diyabetin kontrol altına alınmasına yardımcı  olur.

4- İçeriğindeki antioksidanlar beyin hücrelerini koruyarak zihinsel sağlığı iyileştirebilir. Bazı araştırmalarda zeytinyağının Alzheimer hastalığı gibi nörolojik hastalıkların ilerlemesini engelleyebileceğini göstermektedir. 

5-Zeytinyağı, bağırsak hareketlerini düzenler ve bağırsağın sağlıklı florasını destekler.Düzenli olarak zeytinyağı tüketimi, kabızlık sorunlarını hafifletmeye yardımcı olabilir.

6-Ciltteki nem dengesini sağlar, elastikiyetini artırır ve kırışıklıkların oluşumunu engellemeye yardımcı olabilir.

7-Zeytinyağı, sağlıklı yağlar içerdiği için,diyete dahil edildiğinde kilo kontrolüne yardımcı olabilir. Daha uzun süre tokluk hissi yaratması, aşırı yeme eğilimini engelleyebilir.

Kısaca zeytinyağı gerek sağlık açısından gerek yiyeceğin tadına son derece olumlu etki yapmasından dolayı Türk mutfağının vazgeçilmez bir yağ türüdür. Bu kapsamda tüketicileri bilinçlendirerek kullanımının  artması ve daha sağlıklı nesiller yetişmesi sağlanmalıdır.

Sağlıkla kalın...

Öğrenci Diyetisyen Melike Şahin

https://www.seydisehirgundem.com/ege-ve-akdenize-yesil-iksiri-zeytinyagi-14813-haberi


Diyetisyen Pelin Cem

Sağlıklı Beslenme 




Esra Yiğit

Beslenme ve diyetetik

Beslenme ve diyetetik 4.sınıf öğrencisiyim şu anda da samsun eğitim ve araştırma hastanesinde staj yapmaktayım.





Diyetisyen Merve Bozkır

Sağlıklı Beslenme



Diyetisyen İPEK ONGU




Merhaba ben Diyetisyen İpek Ongu.

22 yaşındayım. İstanbul doğumluyum, Nevşehir de ikamet ediyorum. Üniversite eğitimimi Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesinde tamamladım. Beslenme ve sağlık alanına olan ilgimle birlikte Toplu beslenme sistemleri, Halk sağlığı,Yetişkin hastalıklarında beslenme, Anne-çocuk beslenmesi, Sporcu beslenmesi, Kurumsal beslenme danışmanlığı alanlarında eğitim almış ve kendimi geliştirmiş bulunmaktayım. Üniversite de tez ve seminer çalışmalarında bulundum. Seminerimi ‘Diyabet Tedavisinde Güncel Beslenme Yaklaşımları’ konusu üzerine tezimi ise ‘Ortoreksiya nervoza-Sürdürülebilir beslenme-Yeme davranışları’ konuları üzerine  tamamladım.

Şu an online olarak beslenme ve diyet danışmanlığı yapıyorum.İnstagram da aktif olarak sağlıklı tarifler, beslenme ile ilgili bilinen yanlışlar, besin içerikleri, porsiyon kontrolü gibi konular da paylaşımlar yapıyorum.

Hepinizi sayfama bekliyorummm.

Sağlıkla ve mutlulukla kalın…

@dytipekonguu




ARA ÖĞÜNLERİN ÖNEMİ ?

Sağlıklı bir yaşam sürdürmek için dengeli ve düzenli beslenme büyük bir öneme sahiptir. Beslenme alışkanlıklarımız yalnızca vücudumuzun enerji ihtiyacını karşılamakla kalmaz, aynı zamanda sağlıklı bir büyüme süreci ve vücut fonksiyonlarının verimli bir şekilde yerine getirilmesi açısından da kritik bir rol oynar. Beslenmenin temel bileşenlerinden biri olan ara öğünler, gün içindeki ana öğünler arasında tüketilen küçük atıştırmalıklardır. Bu öğünler, açlık hissini bastırmak ve metabolizmayı hızlandırmak suretiyle kilo kontrolüne yardımcı olurlar. Ara öğünlerin önemi, vücudun enerji dengesinin korunmasında belirgin bir şekilde ortaya çıkar. Gün boyunca uzun süreli açlık durumları, kan şekerinin düşmesine ve buna bağlı olarak enerji seviyelerinin azalmasına yol açabilir. Bu da yorgunluk ve halsizlik hissiyatına neden olabilir. Ara öğünler, kan şekerinin sabit kalmasına yardımcı olarak, enerji seviyelerini artırır ve kişiyi daha dinç tutar. Ara öğünler aynı zamanda tokluk hissini sağlamak açısından da faydalıdır. Ana öğünler arasında uzun süre aç kalmak, aşırı yemek yeme eğilimlerini tetikleyebilir. Ancak düzenli ara öğünler, açlık hissini kontrol altına alır ve ana öğünlere daha dengeli bir şekilde yaklaşılmasına olanak tanır. Metabolizma hızının artması, ara öğünlerin sağladığı bir diğer avantajdır. Düzenli beslenme, sindirim sisteminin sürekli aktif kalmasını sağlar, bu da metabolizmanın hızlanmasına ve dolayısıyla daha verimli bir enerji harcamasına yardımcı olur. Böylece kilo kontrolü daha kolay hale gelir. Ara öğünlerde tercih edilen gıdaların sağlıklı olması, bu öğünlerin faydasını doğrudan etkiler. Genellikle atıştırmalık ürünler, sağlıksız yağlar, şeker ve tuz içerebileceğinden, bu tür yiyeceklerin fazla tüketimi gereksiz kalori alımına yol açabilir. Özellikle fast-food türü gıdalar, sağlıksız ara öğün seçenekleri arasında yer alır. Sağlıklı bir ara öğün, protein, lif ve sağlıklı yağları içermelidir. Protein, kas onarımı ve gelişimi için önemlidir, lif ise sindirim sistemini düzenler ve uzun süreli tokluk sağlar. Sağlıklı yağlar, vücudun enerji ihtiyacını karşılamada hayati rol oynar. Örneğin, yoğurt veya sütlü meyve smoothieleri gibi protein kaynakları ile taze meyveler tüketilebilir. Ayrıca, ceviz ve badem gibi kuruyemişler, hem protein hem de sağlıklı yağlar açısından zengindir. Sağlıklı Ara Öğün Önerileri Ara öğünlerin sağlıklı olması çok önemlidir. Yüksek şekerli ya da işlenmiş gıdalar yerine, besleyici ve doyurucu seçenekler tercih edilmelidir. İşte bazı sağlıklı ara öğün önerileri: 


. Bir avuç badem, ceviz veya fındık

.Yoğurt ve taze meyve 

.Sebzelerle yapılan humus 

.Tam tahıllı ekmekle peynir veya avokado 

.Havuç, salatalık veya diğer sebzeler

.Yulaf ezmesi



.Taze meyve veya meyve salatası Ara öğünlerde porsiyon kontrolü de büyük önem taşır. Aksi takdirde, aşırı miktarda tüketilen gıdalar, kilo alımına yol açabilir. Bu nedenle, porsiyonların küçük tutulması ve dikkatli bir şekilde tüketilmesi, sağlıklı bir beslenme alışkanlığının sürdürülebilirliği açısından gereklidir.

https://www.seydisehirgundem.com/diyetisyen-ipek-ongu-ara-ogunlerin-onemi-14769-haberi

Diyetisyen İPEK ONGU


Begüm Ercan

Beslenme ve Diyetetik Öğrencisi



Kişisel Bilgiler:

Yaş: 21

Eğitim: Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü, 4. sınıf öğrencisi

Hakkımda:

Son bir yıldır Beslenme ve Diyetetik alanında edindiğim bilgileri ve deneyimlerimi sosyal medya platformlarında paylaşarak sağlıklı yaşam konusunda farkındalık yaratmaya çalışıyorum. Sağlıklı tarifler geliştirmek, bilimsel içeriklere dayalı bilgiler sunmak ve bu alanda bu alanda kendimi sürekli geliştirmek önceliklerim arasında. Beslenme alışkanlıklarının bireylerin yaşam kalitesine etkisi üzerine yoğunlaşarak topluma faydalı projeler üretmeyi hedefliyorum.




Keten tohumu

Keten tohumu genellikle “fonksiyonel gıda” ,”biyoaktif gıda veya “endokrin aktif gıda” olarak gruplandırılır. Keten tohumunun besin değeri ve koruyucu etkisi onun kompleks doğasından kaynaklanmaktadır. Keten tohumu,besin değeri olan ve olmayan bileşenler içerir. Bu bileşenlerin,tüketilen doza , zamana ve sıklığa bağlı olarak hem yararlı hem de zararlı etkileri görülebilir. Keten tohumu genel olarak öğütülmemiş tohum , öğütülmüş tohum ve 

Faydaları Nelerdir?  

Kanser riskini azaltmaya yardımcı olur. 

Kan basıncını düşürür. 

Omega-3 yağ asidi bakımından zengindir. 

Lifli içeriğiyle sindirimi destekler. 

Kolesterolü dengeler. 

Hormon dengesizliğiyle savaşır. 

Kan şekerini dengeler. 

Bitkisel protein deposudur .

Önemli : Fazla  tüketimi bazı kişilerde mide rahatsızlıklarına neden olabilir. Ayrıca kan sulandırıcı ilaç kullananların keten tohumu tüketmeden önce doktorlarına danışmaları önerilir.

Sağlıklı günler dilerim...

Begüm Ercan

https://www.seydisehirgundem.com/keten-tohumunun-faydalari-14825-haberi


Stajyer Diyetisyen Beste Aktaş 

İstanbul Gedik Üniversitesi

-Sağlık bilimleri fakültesi

Beslenme ve Diyetetik 4. Sınıf staj öğrencisiyim . 




ASPARTAM - TATLANDIRICI 


 Aspartam marketlerde raflarda gördüğümüz birçok paketli yiyecek ve içeceklerde bulunan şekere göre daha düşük kalorili ancak daha tatlı olan yapay bir tatlandırıcıdır. 

Hazır paketli ürünlerden , gazlı içeceklere kadar birçok üründe tatlandırıcı olarak aspartam vardır . 

Yapay tatlandırıcı kabul edilen aspartam, her üründe farklı gramajlarda eklenir.

1980 yılında ABD'de "Aspartik Asit+Fenilalanin" birleşimi ile ortaya çıkmıştır . 

Aspartamın insan sağlığı açısından tehlikeli bulunduğu çalışmalar yapılmıştır. Muhtemel "kansorojen" sınıfına dahil edilmiştir.


- ZARARLARI-

Diyabete yol açabilir 

Kan şekerinde yükseltme yapabilir 

Erken yaşta obezite riski doğurabilir , ki maalesef obezite Türkiye'de sürekli artışta olan bir durumdadır.

Kalp ve damar sağlığını olumsuz etkileyebilecek yönünde zararları belirtilmiştir.


ASPARTAM İÇEREN ÜRÜNLER NELERDİR ?


-Gazlı içecekler

-Meyveli yoğurt ve sütler

-Konserve meyveler ve sos çeşitleri

-Paketli gıdalar


Avrupa gıda kodlamalarında ASPARTAM E951 koduyla tanımlanır . 


Aşırıya kaçılmadığı sürece dozunda tüketilebilir .

Maalesef ASPARTAM'IN sağlık açısından güvenirliği net bir şekilde ifade edilememiştir, biz yine de yapay tatlandırıcıların tüketimi konusunda dikkatli ve aşırıya kaçmadan tüketmeye mümkünse hiç tüketmemeye özen gösterebiliriz.

SAĞLIKLI GÜNLER DİLERİM ...

Stajyer Diyetisyen Beste Aktaş 

https://www.seydisehirgundem.com/aspartam-tatlandirici-14830-haberi


Öğrenci Diyetisyen : Zehra SİNCAR.



Demir eksikliği anemisi

Demir eksikliği anemisi bütün dünyada çok sık görülen bir anemidir. Kadınlarda ve büyüme çağındaki çocuklarda erkeklere oranla daha sık görülür.

Dünya sağlık örgütüne göre hemoglobinin 15 yaş üstü erkeklerde < 13 g/dL, kadınlarda <12 g/dL, hamile ve çocuklarda  <11 g/dl’nin altında olması anemidir.

Demir eksikliği olan kişilerde genellikle  yorgunluk , baş ağrısı , sinirlilik ve güçsüzlük  gibi semptomlar görülür.

Demir eksikliği anemisinin tedavisinde demir preparatlarına ek olarak beslenmenin de  önemli bir yeri vardır. Demir içeriği yüksek besinler arasında etler, kurubaklagiller, yumurta, kuru meyveler (özellikle kuru üzüm ve  kuru kayısı), pekmez, fındık, fıstık ve tahin bulunur.

Her şeyin fazlası zararlıdır. Bu yüzden bu ürünleri tüketirken de aşırıya kaçmamak , ölçülü bir şekilde tüketmek gerekir. Eğer kaliteli kuru meyve , tahin, pekmez arayışı içindeyseniz GelirPazar.com’u tercih edebilirsiniz.

 Demir içeriği yüksek besinler tüketilirken demir emiliminin artması için her öğüne  bir C vitamini kaynağı eklenmesi,  kalsiyum içeren besinlerle demir içeren besinlerin aynı anda tüketilmemesi, yemeklerle beraber veya hemen sonrasında çay, kahve tüketilmemesi, kepekli ekmek/lavaş ekmek/ yulaf ekmek  yerine mayalı ekmeğin tercih edilmesi önerilmektedir.

Doktorunuzun önerdiği demir  preparatlarını düzenli kullanmak ve diyetisyeninizin önerdiği beslenme düzenine uymak  semptomları azaltır.

Herkese sağlıklı günler dilerim .

Kaynakça:

Çipil H.,Demircioğlu S.,(2016).Turkiye Klinikleri Journal of Family Medicine Special Topics 7 (3), 34-37.

Yurdakök K.,İnce T.,Çocuk(2009).Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi 52 (4), 224-31.

https://www.seydisehirgundem.com/demir-eksikligi-anemisi-14836-haberi

Öğrenci Diyetisyen : Zehra SİNCAR.


Stajyer Diyetisyen Dilara Yüzgeç




Yeni bilgilere, keşfetmeye, araştırmaya her zaman meraklıyım. TÜBİTAK 2209-A Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri kapsamında ‘‘Sağlık Bilimleri Fakültesinde Öğrenim Gören Öğrencilerde Aleksitiminin Duygusal İştah ve Yeme Davranışları ile İlişkisinin Değerlendirilmesi: Türk Öğrenciler ile Yabancı Uyruklu Öğrencilerin Karşılaştırılması’’ başlıklı projemiz Dr. Öğr. üyesi Ramazan Mert ATAN danışmanlığında kabul almış olup, projede bir arkadaşım ile birlikte görev (yürütücü pozisyonu) aldım. Bu proje sayesinde araştırma, yorumlama, iletişim ve istatistiksel beceriler kazandım. Meslekte kendime ve insanlara yetebilecek bir diyetisyen olabilmek en büyük hayallerimden biri. Bunun için elimden geldiğince kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Çeşitli sertifika programlarına ve eğitimlere katıldım: SPSS eğitimi, Etkili İletişim Teknikleri Eğitimi, Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitimi gibi birçok eğitim aldım. Aynı zamanda Temel Bilgisayar Kullanımı ve İşaret Dili sertifikamı da eğitimlerimi tamamlayıp aldım. Bütün eğitimlerime dair sertifikalarım ve katılım belgelerim mevcuttur. Yaz stajımı belirttiğim tarihlerde bir klinikte yaparak burada danışana yaklaşım ve iletişim süreci hakkında oldukça tecrübelendim. Daha sonrasında hastanede yapmış olduğum dönem stajıyla da tecrübeme tecrübe kattım. Burada hastalarla ilgilenmek, onlara nasıl yaklaşılması gerektiği, ne durumda ne tür politikalar uygulanabilir bunları öğrendim. Diyetisyen hoc alarımın beni aktif tutması da oldukça işime yaradı. Çeşitli hastalara diyetler yazdım ve onları takip ettim.




Eğitim ve Nitelikler


Eyl 2016 - Haz 2020 15 Temmuz Şehitler Anadolu Lisesi, Bilecik Eyl 2021– Haz 2025 Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Bandırma/Balıkesir Eyl 2022 –Haz 2025 Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi Aşçılık Programı Hala eğitim görmekteyim. Temmuz- Eylül 2024 Diyetisyen Eylem Yıldırım Beslenme Danışmanlığı (30 gün staj) Eylül 2024- Mayıs 2025 Bilecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi (uygulamalı eğitim stajı) Ocak 2025 “Danışana Yaklaşım Süreci: Detaylı Kan Tahlili Yorumlama ve Direnç Kilolarının Yönetimi” Eğitimi Ekim 2024 “Sporcu Beslenmesinin A’dan Z’si: Lisans Eğitimi Tadında Diyetetik Kampı“ Eğitimi Eylül 2024 “Öğün Planlama“ Eğitimi Eylül 2024 “Vakalarla Hastalıklarda Beslenme Zirvesi” Eğitimi Ocak 2024 “Etkili İletişim Teknikleri” Eğitimi Aralık 2023 “Temel İstatistik Ve SPSS İle Temel Veri Analizi“ Eğitimi

İlgi Alanları 

 Yemek yapmak, yüzmek, kitap okumak, yürüyüş yapmak…


Sağlıklı beslenme konusunda içeriklerimi sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyarım.

Sağlıklı günler dilerim.

Stajyer Diyetisyen Dilara Yüzgeç


Diyetisyen Şebnem Altınöz.

Online Diyet

https://www.instagram.com/dyt.sebnemaltinoz/




Merhabalar, ben Diyetisyen Şebnem Altınöz. 2023 yılında Ege Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünden mezun oldum. Şu anda Online Diyet hizmeti vermekteyim. Eğitim hayatımda dahiliye, onkoloji, organ nakli, çocuk ve TBS gibi bir çok alanda zorunlu ve gönüllü staj yaptım. 

Beslenme bilimi güncel bir bilim olduğu için araştırmayı seven ve her zaman kendini geliştirmeyi hedefleyen bir diyetisyenim.

Yaklaşık 1 yıldır instagram da içerik üretiyorum. Sağlıklı tarifler ve faydalı bilgiler paylaşıyorum.

Sizlere faydalı olmak için buradayım.

Sağlıklı günler dilerim.




Diyetisyen Şebnem Altınöz.



Stajyer Diyetisyen Seval Duran



Merhaba ben Stajyer Diyetisyen Seval Duran, İstanbul Gedik üniversitesi ‘nde son sınıf öğrencisiyim.Şu anda açıktan Anadolu Üniversitesi aşçılık okuyorum. Toplamda 29 kilo veren ve bu sürece hâlâ devam eden bir diyetisyen adayı olduğum için mezun olduğum da danışmanlarımı çok iyi anlayabilceğime eminim ve bunu sabırsızlıkla bekliyorum. 




Neden Kilo vermeyi gözümde büyütüyorum? 


Kilo vermek az ye ve bol hareket et gibi kolay görünse de bazen sandığımızdan zor bir duruma dönüşebilir.Peki bunun üstesinden nasıl gelebiliriz?  İlk olarak bu işin bir sabır işi olduğunu bilmemizde fayda var, aldığımız kiloların tamamını 3 ayda veya 5 ayda almadığımıza göre ,kısa bir sürede vermeyi beklemek bizi olumsuzluğa düşürecektir. Bu yolu istediğimiz gibi tamamlamak için ilk adım sabırlı olmaktır. Ve bu süreçte bazı olumsuzluklar olabilir ama önemli olan olumsuzluklarla karşı karşıya geldiğinde  tamamen bırakmak yerine yeniden devam etmektir.  Bir çoğumuz diyet yaparken kaçamak yaptığında diğer gün onu telafi etmek yerine diyeti tamamen bırakıyor ve bu en sık yapılan yanlışlardan bir tanesidir. Fakat diyettesin diye sevdiğin tatlıyı veya sevdiğin yemeği yemek senin yanlış yaptığını göstermez önemli olan tamamen bırakmak yerine yarın yeniden devam etmektir. Ayrıyeten diyet öncesi yapılacak olan Kan tahlillerine bakmak bu süreci kolay hale getirecektir.

SAĞLIKLI GÜNLER DİLERİM.

Stajyer Diyetisyen Seval Duran


Öğrenci Diyetisyen Yağmur Çetin

Öğrenci Diyetisyen Yağmur Çetin Ege Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünde 3.sınıf öğrencisiyim.


Mesleğime olan sevgim ve öğrenmeye olan tutkum, hayatımın her alanına yansıyor. Ege Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü öğrencisi olarak, bu alanı seçtiğim ilk günden beri insan sağlığına dokunmanın ve insanlara fayda sağlamanın ne kadar kıymetli bir şey olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyorum. Kendimi her zaman geliştirmeye,
ve mesleğime daha çok değer katmaya çalışıyorum. Şu an aktif olarak Etkin Kampüs temsilciliği yapıyorum ve bu rol sayesinde insanlarla iletişim kurmayı, onları bir araya getirmeyi ve yeni projeler üretmeyi çok sevdim. Bunun yanında, iki öğrenci sosyal sorumluluk projesi ve bir toplum sorumluluk yürüttüm. Her biri bana, içinde bulunduğum topluma değer katmanın mutluluğunu yaşattı. Ayrıca, bir yıl boyunca Ege Üniversitesi Sağlıklı Yaşam ve Beslenme Kulübü yönetim kurulunda yer aldım ve bu süreçte ekip arkadaşlarımla birlikte bir uluslararası zirve düzenledik. Bu zirvede sponsorluk ekibini yönetmek, hem iletişim becerilerimi hem de liderlik yönümü güçlendiren harika bir deneyim oldu. Şu an Ege Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Kongre Düzenleme Kurulu’nda aktif görev alıyorum. Bu tür etkinliklerde yer almak, sadece mesleki anlamda değil, kişisel gelişimim açısından da bana çok şey katıyor. Aynı zamanda Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ulusal ve Uluslararası İlişkiler Komisyonu’nda aktif bir şekilde çalışmaya devam ediyorum. Sosyal sorumluluk projeleri ise benim için her zaman çok özel bir yerde duruyor. Bir LÖSEV gönüllüsü olarak lösemili çocukların hayatlarına dokunabilmek beni her zaman motive ediyor. Katıldığım çeşitli sempozyumlar ve kongrelerde bazen görev aldım, bazen sunumlar yaptım ve her defasında kendime şu soruyu sordum: “Bu alanda daha iyi olmak için başka ne yapabilirim?” Bununla da yetinmeyerek bir TÜBİTAK projesi hazırlığı içindeyim. Bu süreç, araştırma yapma, planlama ve ekip çalışması becerilerimi geliştirmeme büyük katkı sağlıyor. Mesleğimi çok seviyorum çünkü bu meslek bana sadece insanların hayatını iyileştirme fırsatı sunmuyor; aynı zamanda öğrenmeye, üretmeye ve gelişmeye devam edebilmem için sonsuz bir alan sağlıyor. Gelecekte, bilgi birikimimi artırarak insanlara daha çok fayda sağlayacak projelere imza atmayı hedefliyorum. Çalışmayı, öğrenmeyi ve yeni şeyler üretmeyi seviyorum. Çünkü biliyorum ki, sevdiğim bir işte kendimi geliştirmek sadece benim değil, etrafımdaki herkesin hayatına pozitif bir dokunuş yapacak.




TAHİN

Tahin Susam tohumlarının ezilmesiyle elde edilen tahin, tarih boyunca sofralarda önemli yere sahip olmuş bir lezzet. Bu doğal ürün, hem mutfakta hem de sağlık alanında çok yönlülüğü ile oldukça dikkat çekiyor. Şimdilerde ise geleneksel mutfakların yanı sıra, sağlıklı beslenme trendlerinde de önemli bir yere sahip olmuş durumda. Tahinin Besleyici Değeri Tahinin besin değerleri oldukça etkileyici. İçeriğindeki sağlıklı yağlar kalp dostuyken yüksek protein miktarı kasların hem gelişimi hem de onarımı için mükemmel bir kaynak sağlar. Aynı zamanda E ve B vitaminleri ve kalsiyum, demir, magnezyum, çinko, fosfor gibi mineraller bakımından zengindir. Bu önemli ögeler, kemik sağlığını korumaktan bağışıklık sistemini güçlendirmeye kadar birçok yönde fayda sağlar, cildinize parlaklık katar ve enerji seviyenizi yükseltir. Tahinin Sağlık Faydaları 1. Enerji Kaynağı: Tahin, yoğun besin içeriğiyle sizlere enerji sağlar. Özellikle sporcular ve aktif bir yaşam tarzına sahip bireyler için ideal bir enerji kaynağıdır. 2. Sindirime Yardımcı: İçeriğindeki sağlıklı yağlar ve lifler, sindirim sistemini destekler. Özellikle bağırsak hareketlerini düzenlemeye yardımcı olur. 3. Hormon Dengesini Destekler: Tahin, doğal fitoöstrojenler içerir. Bu da kadınların hormonal sağlığını desteklemek açısından önemlidir. 4. Kalp Dostu: Omega-6 ve tekli doymamış yağlar açısından zengin olan tahin, kötü kolesterolü düşürür ve kalpdamar sağlığını olumlu yönde destekler. Tahin: Vegan ve Glutensiz Mutfaklar Tahinin en güzel özelliklerinden biri, vegan ve glutensiz bir seçenek olmasıdır. Bitkisel bazlı beslenmeyi tercih edenler için harika bir protein kaynağıdır. Aynı zamanda glutensiz yapısıyla, çölyak hastaları ve gluten duyarlılığı olan bireyler için güvenilir bir alternatiftir. Mutfakta Tahinin Sihri Tahinin lezzeti, tatlı ve tuzlu tariflerde eşsiz bir uyum yakalar. İşte birkaç öneri: • Kahvaltılarda: Pekmezle karıştırılarak hem enerji verici hem de lezzetli bir karışım elde edebilirsiniz. • Tatlılarda: Tahinli kurabiyeler, kekler veya enerji topları yaparak tatlı ihtiyacınızı sağlıklı bir şekilde giderebilirsiniz. • Soslarda: Salata soslarına veya humus gibi mezelerde tahin kullanarak tariflerinize kremsi bir kıvam katabilirsiniz. • Smoothielerde: Bir kaşık tahini meyve ve süt karışımınıza ekleyerek hem yoğun bir tat hem de besleyici bir içecek elde edebilirsiniz. GetirPazar.com’da Tahinin Kalitesi GetirPazar.com, doğal ve kaliteli ürünleriyle mutfağınıza sağlık ve lezzet getiriyor. Özenle seçilen susam tohumlarından üretilen tahinlerimiz, tazeliği ve yoğun kıvamıyla fark yaratıyor. Her bir kavanozda, doğanın en saf ve doğal halini bulacaksınız. Sağlıklı yaşamınıza eşlik edecek bir ürün arıyorsanız, tahin doğru bir seçim.


Her ne kadar son derece besleyici ve sağlıklı bir besin olsa da, aşırı tüketimi bazı olumsuz etkilere neden olabilmekte. 1. Yüksek Kalori Alımı: Yağ içeriğinden dolayı kalorisi oldukça yüksektir. Aşırı miktarda tüketmek, günlük kalori alımını artırarak kilo alımına neden olabilir. 2. Yağ Oranının Fazlalığı: Tahindeki yağlar genellikle sağlıklı yağlar olsa da, aşırı tüketim vücudun ihtiyacından fazla yağ alımına yol açabilir. Bu da uzun vadede kolesterol dengesini etkileyebilir ve karaciğer yağlanması riskini artırabilir. 3. Susam Alerjisi: Tahinin temel maddesi olan susam, bazı kişilerde alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Aşırı tüketim, hafif alerjisi olan kişilerde reaksiyon riskini artırabilir. Alerji belirtileri arasında cilt döküntüleri, mide bulantısı, nefes darlığı gibi semptomlar yer alabilir. 4. Sindirim Problemleri: Tahinin yağ ve lif oranı yüksek olduğu için fazla tüketimi bazı kişilerde sindirim sorunlarına yol açabilir. Aşırı tüketim, mide ağrısı, şişkinlik ya da ishal gibi durumları tetikleyebilir. 5. Mineral Emilimini Engelleyebilir: Susam tohumları fitik asit içerir. Fitik asit, tahinin aşırı tüketilmesi durumunda bazı minerallerin (örneğin demir, çinko ve kalsiyum) emilimini engelleyebilir. Bu da uzun vadede mineral eksikliklerine neden olabilir. Sonuç: Tahini dengeli bir şekilde tüketmek, faydalarından yararlanmanın en sağlıklı yoludur. Günlük bir-iki yemek kaşığı kadar tahin tüketilebilir fakat net bir tavsiye vermek doğru olmayacaktır. Daha net tüketim miktarları için ya da herhangi bir sağlık probleminiz varsa bir uzmana danışmanız faydalı olacaktır.

SAĞLIKLI BESLENME

Öğrenci Diyetisyen SELİN HAS



28 Kasım 2000 İstanbul doğumluyum. Liseyi sağlık meslek lisesinde okudum hemşire çıkışlıyım. 1 yıl boyunca medical park hastanesinde çeşitli bölümler de çalıştım. Şimdiler de aşçılık mezunu, diyetisyenlik 3.sınıf ve fizyoterapi son sınıf öğrencisiyim.

Eğitim ve Nitelikler

Aşçılık Anadolu üniversitesi, İstanbul Aşçılık eğitimimi tamamlamış bulunmaktayım. Eylül 2021 - Haziran 2023

Sağlık bilimleri fakültesi Kültür üniversitesi

İstanbul Aşçılık eğitimimi tamamlamamın ardından dgs ile diyetisyenlik bölümüne geçiş sağladım şuan da beslenme ve diyetetik 3.Sınır öğrencisiyim Eylül 2023 - Temmuz 2025

 Fizyoterapi Altınbaş üniversitesi Aynı zamanda fizyoterapi son sınıf öğrencisiyim Eylül 2023 - Temmuz 2025


Öğrenci Diyetisyen SELİN HAS

https://www.gelirpazar.com/saglikli-beslenme


Öğrenci Diyetisyen IŞIL AYAN

Doğu Akdeniz Üniversitesinde 1. Sınıf öğrencisiyim.

1 yıl hazırlık okudum. Manisa da yaşıyorum. 20 yaşındayım.




SAĞLIKLI BESLENME

*Tuz: Tarihten Bugüne Soframızın Beyaz Hazinesi*

Tuz, belki de insanlığın en eski ve en çok kullanılan baharatı. Ama sadece sofralarda değil; tüm dünyada ekonominin, ticaretin ve hatta savaşların bile merkezinde yer almış bir maden. Gelin, bu beyaz kristallerin zaman içerisindeki yolculuğuna birlikte çıkalım.



*Tuzun Keşfi: Tat ve Korumanın Anahtarı*

Tuzun hikâyesi insanlığın ılık sularda yaşayan ilk deniz hayvanlarıyla başlar. Tuzun lezzetli bir madde olması bir yana, insanlar çok erken dönemlerde onun yiyecekleri muhafaza etmekteki şaşırtıcı etkisini keşfetti. Eğer bugün buzdolapları olmadan et, balık ve peynir gibi besinleri uzun süre saklamanın bir yolu varsa, bunu tuza borçluyuz.

*Tuz ve Ekonomi: Beyaz Altının Güçü*

İnsanlık tarihinin pek çok bölümünde tuz, sadece bir baharat değil, aynı zamanda “beyaz altın” olarak anılırdı. Antik Roma’da askerler, maaşlarını tuz olarak alır ve bu ödeme “salarium” adını taşırdı. Bugün kullandığımız “maaş” kelimesinin kökeni de buradan gelir. Tuz ticareti, medeniyetlerin kuruluşunda kritik bir rol oynamış ve özellikle Orta Çağ’da tuz yolları, dünyanın ekonomik sisteminin çarklarını döndürmüştür.

*Tuzun Tarihi Sahnelerdeki Rolü*

Tuzun insanlar arasındaki stratejik önemi, çoğu zaman toplumların kaderini belirlemiştir. Mısır’da mumyalama işlemlerinde, eski Yunan’da kutsal törenlerde kullanılan tuz, hem manevi hem de fiziksel bir anlam taşırdı. Orta Çağ Avrupa’sında tuz vergileri, pek çok isyanın temel sebebiydi. Fransa’da “Gabelle” adı verilen tuz vergisi, Fransız Devrimi’nin kıvılcımlarından biriydi.

*Tuz ve Semboller*

Tuz, sadece bir baharat ya da muhafaza maddesi değil; aynı zamanda çeşitli kültürlerde derin anlamları olan bir semboldür. Eski inançlarda tuz, arılığı ve sadakati temsil ederdi. Dostluklar, ekmek ve tuz ile kutsanır, bu paylaşım, “dost sofrası” kavramını ortaya çıkarırdı. Hatta eski Türk geleneklerinde gelinlerin kılınç kuşanmadan önce ekmek ve tuz yemesi, barışın ve sadakatin bir nişanesiydi.

*Bugün ve Yarın: Tuzun Modern Dönüşümü*

Bugün market raflarında deniz tuzu, Himalaya tuzu ve özel aromalarla zenginleştirilmiş gurme tuz çeşitlerini görebilirsiniz. Ancak tuzun yolculuğu henüz tamamlanmadı. Tıptan kozmetiğe, gıdadan endüstriyel kullanımlara kadar geniş bir alanda tuz, vazgeçilmez bir rol oynamaya devam ediyor.

Tuzun bu tarihsel yolculuğu bize sadece bir baharatın ötesinde, onun önemini ve etkisini gösteriyor. Bu etkiler, bugün sofralarımızda tuz kullanımına yaklaşımımızı yeniden düşünmemize de rehberlik ediyor. Peki, tuzun hem tarihi hem de modern kullanımlarını düşünerek günlük yaşamımızda doğru bir dengeyi nasıl kurabiliriz?

*Tuz: Hayatımızdaki Gizli Baharatı Tanıyalım*

Tuz... Her sofranın vazgeçilmezi, lezzetlerin olmazsa olmazı. Ama bu bembeyaz taneciklerin vücudumuza etkilerini ne kadar biliyoruz? Sadece yemeklerimize tat katmaktan fazlasını yapıyor. Tuzun doğru kullanımı hayat kurtarabilirken, aşırı tüketimi fark etmeden sağlığımızı tehdit ediyor.

*Ne Kadar Tuz Tüketiyoruz?*

Dünya Sağlık Örgütü, bir bireyin günlük 5 gramdan (yaklaşık bir çay kaşığı) fazla tuz tüketmemesini öneriyor. Peki, biz ne yapıyoruz? Maalesef Türkiye’deki ortalama tuz tüketimi bu miktarın tam üç katı. Yapılan araştırmalara göre, günlük tüketimimiz yaklaşık 18.04 gram. Düşünün, her gün sofranızda önerilenin üç katı fazla tuz var. Bunun etkilerini hissetmiyor olabilirsiniz, ama uzun vadede bu küçük kristaller sağlığınızın büyük bir düşmanı olabilir.

*Tuzun Bedene Fısıldadıkları*

Tuzun ana bileşeni olan sodyum, vücudumuz için vazgeçilmezdir. Sinir sistemi işlevleri, kas kasılması ve su dengesi gibi hayati rolleri vardır. Ancak fazlası ne yazık ki zararlıdır. Fazla sodyum alımı vücudumuzda ödemlere, yani dokular arasındaki fazla su birikimine yol açar. Bu durum, hem görünüşünüzü etkiler hem de tansiyonunuzu yükseltir. Ve evet, hipertansiyon kapınızı çalarken sadece fiziksel değil, ruhsal sağlığınızı da tehdit eder.

Öte yandan, yeterince sodyum almadığınızda da büyük sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Çok fazla terlemek ya da kusma gibi gastrointestinal sorunlar klorür kaybına neden olabilir. Bu da iştahsızlık, kas krampları ve halsizlik gibi belirtilerle karşınıza çıkabilir.

*Sofrada Tuzluğunuzu Kısın.


Tuzdan vazgeçmek kolay değil; kabul ediyoruz. Ama sofrada tuzluğu kaldırmak gibi basit bir adımla tuz alımınızı %15 oranında azaltabileceğinizi biliyor muydunuz? Bu basit ama etkili bir adım. Ayrıca yemeklerinize baharatlar ve otlar ekleyerek lezzetten ödün vermeden daha az tuz tüketebilirsiniz.

İşlenmiş gıdalardan uzak durmak da çok önemli. Hazır çorbalar, konserve yiyecekler ve paketli atıştırmalıklar, fark etmeden fazla tuz alımına neden olabilir. Etiketleri dikkatlice okuyarak seçim yapın. “Az tuzlu” ya da “az sodyum içerir” gibi ibareler, daha bilinçli bir alışveriş yapmanıza yardımcı olabilir.

*Son Sözümüz: Dengede Kalın*

Tuz, hayatımızın bir parçası; ondan tamamen uzak durmamız beklenemez. Ama tuzun hem faydalarını hem de zararlarını bilerek bilinçli bir şekilde tüketmek bizim elimizde. Hayatınızın tuzunu kararında katın; ne eksik, ne fazla. Hem bedeniniz hem de ruhunuz size teşekkür edecek.

Sağlıklı günler dilerim...

https://www.seydisehirgundem.com/tuz-tarihten-bugune-soframizin-beyaz-hazinesi-14766-haberi

Öğr.Diyetisyen Işıl Ayan


SAĞLIKLI BESLENME

Stajyer Diyetisyen Esmanur Peker





KURUTULMUŞ MEYVELER VE FAYDALARI




Taze meyve ve sebzeler içerdikleri biyoaktif bileşenler ve sağlık üzerine etkileri nedeniyle insan diyetinin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Taze meyve ve sebzeler yüksek nem içerikleri nedeniyle çabuk bozulabilen gıdalar arasındadır ve bu yüzden taze meyve ve sebzelerin muhafaza edilmeleri zordur. İnsanoğlunun gıdaları muhafaza için kullandığı en eski yöntemlerden biri kurutmadır. Kurutma işlemi, meyve ve sebzelerdeki mikroorganizmaların gelişmesini ve çoğalmasını engelleyecek bir düzeye getirmek, neme bağlı reaksiyonları etkisiz hale getirmek ve raf ömrünü uzatmak amacıyla uygulanan en yaygın koruma yöntemidir. Besinlerin antioksidan içeriklerini incelemek için yapılan analizlerde kuru meyvelerin antioksidan potansiyelinin çok yüksek olduğu tespit edilmiştir. Kuru meyveler, yaş meyvenin içerdikleri % 80- 95 oranındaki suyun % 10- 20 oranlarına düşürülmesi ile elde edilirler. Bu 'kurutma' işlemi sonrası, Cvitamini dışında bütün mineraller korunmaktadır. Bu nedenle kurutma işlemi de dahil olmak üzere birçok işlemde kalite göstergesi olarak Cvitamini baz alınmaktadır. Glisemik indeks (GI), karbonhidratların kandaki glikoz seviyelerine olan etkisini ölçme sistemidir. Kurutulmuş meyvelerin glisemik indeksi daha düşük bulunmuştur.




Bazı kuru meyvelerin faydaları: Kuru erik: Bol miktarda B1, B2, B3, B6, A, Cve E vitamini içerir. Kanser ve yaşlanmaya karşı koruyucu etkisi en yüksek olan meyve kuru eriktir. İçerdiği zengin potasyum ve magnezyum mineralleri nedeniyle, tansiyon, karaciğer, kalp, böbrek ve romatizma hastaları ile tuzsuz diyet yapanlara önerilir. Mürdüm eriğinin bağırsakları çalıştırıcı etkisi bilinmektedir. Güçlü antioksidanları ile kalp hastalıklarına yakalanma ve kriz riskini azaltıcı etkisi bulunmaktadır. Kuru incir: İncir, içerdiği yüksek oranlardaki protein, vitamin ve minerallerle hücrelerin yenilenmesini sağlayan bir besindir. 100 gr. kuru incir yenilirse vücudun günlük gereksinimlerinden kalsiyumun %17'si, demir ve magnezyumun %30'u, fosforun %20'si, B1 vitamininin %5'i ve B2 vitamininin %4'ü karşılanmış olur. İncir, içerdiği yüksek orandaki liflerle kolesterolün kana karışmadan atılmasını sağlar. Sindirimi kolaylaştırır ve vücudumuzu bakterilere karşı koruyucu etkisi vardır. Yüksek orandaki kalsiyum ve fosforla kemik ve dişler üzerinde koruyucu etkileri vardır: incirin içerdiği kalsiyum, diğer besinlerdekine göre daha kolay sindirilir. Kuru Dut: Kalsiyum, demir, B1, B2 ve Cvitamini yönünden zengin olan dutun birçok hastalığa iyi geldiği bilinmektedir. Vücut doku ve hücrelerinin yenilenmesinde, su dengesinin korunmasında, hormon, enzim üretiminde, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde önemli etkilere sahiptir. Beyaz dut ateş düşürücü ve idrar söktürücü etkiye sahiptir. Karaduttan elde edilen şurubun ise ağız ve boğaz hastalıklarında olumlu etkiye sahip olduğu bilinmektedir.

Stajyer Diyetisyen Esmanur Peker





SİRKE VE SAĞLIĞIMIZ



Sirke, şeker ihtiva eden yaş ve/veya kuru meyvelerin çesitli işlemler uygulanarak ilk önce etil alkol, daha sonra ise asetik asit fermantasyonuna tabi tutulması sonucu veya şarapların asetik asit fermantasyonuna uğratılması sonucu ortaya çıkan ürün olarak tanımlanmaktadır . Sirke, Roma uygarlığı tarafından çoğunlukla tat verici, ilaç veya kozmetik ürünü olarak kullanılırken, Yunanlılar sirkeyi ilaç şeklinde kullanmayı tercih etmiştir. Sirke, sadece sofrada lezzet verici olarak değil, aynı zamanda mayonez, salça, salamura, hardal ve başka pek çok benzer gıdanın hazırlanmasında kullanılan önemli bir gıdadır. Ek olarak, günümüzde ilaç üretiminde de sirkeden yararlanılmaktadır. Günümüzde, meyve sirkelerinin sahip olduğu polifenol içeriğinden dolayı lipit peroksidasyonu, hipertansiyon, hiperlipidemi, enflamasyon, DNA hasarı ve kansere karşı etkili oldukları bildirilmiştir. Sirkenin Glisemik Etkisi: Yemek yedikten sonra oluşan kan şekeri artışı, yemek sonrası hiperglisemi olarak bilinmektedir. Yemek ile birlikte sirke tüketiminin, sağlıklı ve diyabetli yetişkinlerde, yemek sonrası glukoz konsantrasyonunu düşürdüğü belirtilmiştir. Sirkeyi sabahları aç karnına içmek yerine salatalarımızda yemeklerimizde kullanalım. Faydasını bu şekilde görebilirsiniz. Sirkenin Antimikrobiyel Etkisi: Antik zamanlardan beri, sirke antiseptik bir ajan olarak yaraların iyileştirilmesinde ve enfeksiyonlarla mücadele amacı ile kullanılmıştır .Sirkede bulunan asetik asit, düşük; %0.5 konsantrasyonlarda bile pek çok mikroorganizma üzerinde antimikrobiyel etki gösterebilmektedir. Son olarak anlattıklarımdan da yola çıkarak sirkenin faydalarını 5 başlıkta özetleyelim: 1-ANTİ-DİYABETİK ETKİ İnsülin metabolizması üzerinde olumlu etkilere sahiptir. 2-ANTİ-MİKROBİYAL ETKİ Gıda güvenliği açısından problem ve risk oluşturan pek çok mikroorganizmayı inhibe edicidir. 3-ANTİ-KANSEROJENİK ETKİ Bileşiminde bulunan fonksiyonel bileşikler anti-oksidan ve kanser hücrelerini baskılayıcı etkiler göstermiştir. 4- KOLESTEROL VE LİPİD METABOLİZMASINA ETKİSİ Toplam kolesterol, HDL ve LDL parametreleri üzerinde olumlu etkilere sahiptir. Yağ metabolizmasını düzenleyici ve vücutta yağ birikmesini önleyici aktiviteler göstermiştir. 5-KALP SAĞLIĞINA ETKİSİ Kalp atım hızı, kan basıncı ve tansiyon üzerinde olumlu sağlık etkilerine sahiptir.



https://www.seydisehirgundem.com/kurutulmus-meyveler-ve-faydalari-14552-haberi

https://www.seydisehirgundem.com/sirke-ve-sagligimiz-14525-haberi

https://www.seydisehirgundem.com/seydisehir-gundemden-tesekkur-mesaji-14657-haberi


Stajyer Diyetisyen Aylin ECEVİT

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi beslenme ve diyetetik bölümü 4.sınıf öğrencisiyim




Stajyer Diyetisyen Aylin ECEVİT


SAĞLIKLI BESLENME

Diyetisyen Sevgi Güngör




Merhaba, ben Diyetisyen Sevgi Güngör. Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden mezun oldum. Şu anda açıktan çocuk gelişimi eğitimime devam ediyor ve online bireysel beslenme danışmanlığı hizmeti veriyorum. Beslenmeyi yasaklardan uzak, sürdürülebilir ve bireylerin yaşam tarzına uygun bir şekilde ele alıyorum. Bu doğrultuda gelirpazar.com ile tanıştım ve katkısız, doğal ve kadın emeğiyle hazırlanan ürünleri destekliyorum.

Aynı zamanda köşe yazıları ve blog yazıları yazıyor, güncel araştırmaları takip ederek edindiğim bilgileri paylaşıyorum. Yaratıcı tasarımlar ile dergi, e-kitap ve sosyal medya içerikleri hazırlayarak beslenme bilincini artırmayı amaçlıyorum.

Sağlıklı beslenmenin, doğru bilginin ve doğal beslenmenin önemini birlikte keşfetmeye ne dersiniz?

Bu süreçte bizi takip etmeyi unutmayın.

dyt.sevgigungor@gmail.com

@dyt.sevgigungor



Bir Fincan Sağlık: Yeşil Çay

Çay, bizim kültürümüzde dost sohbetlerinin, keyifli anların ve bazen de tek başına bir köşeye çekilip düşüncelere dalmanın en güzel eşlikçisidir. Ancak yeşil çay, siyah çaya kıyasla biraz daha farklı bir hikâyeye sahip. Onun zarif yaprakları, sadece bir içecek değil, sağlıklı yaşamı destekleyen güçlü bir araç olarak hayatımıza dokunuyor.

Peki, neden bu kadar popüler? Neden sağlıklı yaşamın her köşesinde yeşil çaya rastlıyoruz? Gelin, bu sorunun cevabını birlikte arayalım.

Antioksidan Bombası: EGCG

Yeşil çayın en güçlü bileşeni, adını sıkça duyduğumuz EGCG (Epigallocatechin gallate). Bu güçlü antioksidan, hücreleri serbest radikallerin zararlarından koruyor ve vücudun yaşlanma karşıtı savunmasını güçlendiriyor. Düzenli tüketildiğinde iltihaplanmayı azaltarak kalp hastalıkları ve bazı kanser türlerine karşı koruma sağlayabiliyor.

Kilo Kontrolüne Destek

Kilo vermeye çalışanların listelerinde yeşil çay mutlaka kendine bir yer bulur. Çünkü yeşil çay, metabolizmayı hızlandırarak yağ yakımına destek olabilir. Tabii ki tek başına mucize beklemek doğru değil; dengeli bir beslenme planı ve hareketli bir yaşam tarzıyla birlikte tüketildiğinde etkisini daha belirgin gösteriyor.

Zihinsel Netlik ve Enerji

Bir fincan yeşil çay, içeriğindeki doğal kafein ve L-theanine sayesinde zihinsel odaklanmayı artırırken, sakinlik hissi de sağlar. Yani kahvenin yoğun uyarıcı etkisini sevmeyenler için harika bir alternatif. Sabahları bir fincan yeşil çay, günü daha dinç ve net bir zihinle karşılamanızı sağlayabilir.

Diyabet ve Kalp Sağlığına Etkileri

Araştırmalar, düzenli yeşil çay tüketiminin kan şekeri seviyelerini dengeleyebileceğini ve tip 2 diyabet riskini azaltabileceğini söylüyor. Ayrıca kalp sağlığını destekleyerek kolesterol seviyelerini düzenleyebiliyor ve damar sağlığını koruyor.

Ne Zaman ve Nasıl İçilmeli?

Yeşil çay tüketirken dikkat edilmesi gereken birkaç püf nokta var:

Yemeklerle birlikte tüketilmemeli, çünkü demir emilimini azaltabilir. En ideali, yemeklerden en az bir saat sonra içmek.

Fazla kafein tüketimi uykusuzluğa neden olabilir, bu yüzden akşam saatlerinde içmekten kaçının.

Doğal ve katkısız haliyle, yani şekersiz içildiğinde en yüksek faydayı sağlar.

Günde Ne Kadar Tüketilmeli?

Uzmanlar, günde 2 ila 3 fincan yeşil çay tüketmenin sağlığa fayda sağlamak için ideal olduğunu belirtiyor. Fazla tüketim, kafein alımını artırarak uyku düzenini bozabilir veya mide rahatsızlıklarına yol açabilir. Bu yüzden ölçülü olmak önemli.




Küçük Bir Adım, Büyük Bir Değişim

Elbette yeşil çay tek başına bir mucize değil. Ancak yaşam tarzınıza ekleyeceğiniz küçük bir fincan yeşil çay, sağlığınız için büyük bir fark yaratabilir. Bir fincan yeşil çay eşliğinde kendinize ayırdığınız birkaç dakika, sadece bedeninizi değil, ruhunuzu da dinlendirir.

Kendinize bir iyilik yapın ve bugün bir fincan yeşil çay demleyin. Sağlığınıza içeceğiniz bu küçük yudumların hayatınıza nasıl dokunduğunu fark edeceksiniz.

Unutmayın, bazen büyük değişimler, küçük alışkanlıklarla başlar.




Diyetisyen Sevgi Güngör

https://www.seydisehirgundem.com/yazar/sevgi-gungor/www-1360-kose-yazisi

https://www.seydisehirgundem.com/video/sevgi-gungor-gelirpazarcoma-ziyarette-bulundu-362-video



Kabak Çekirdeği Yağı:

Sağlığın Doğal Destekçisi Doğal yağlar, sağlıklı yaşamın önemli bir parçasıdır. Son yıllarda popülerleşen kabak çekirdeği yağı, içerdiği zengin besin değerleri ve sağlık faydalarıyla dikkat çekiyor. Doğru şekilde kullanıldığında vücudumuza pek çok yarar sağlayabilir. Kabak çekirdeği yağı, çinko, magnezyum, omega-3 ve omega-6 yağ asitleri açısından oldukça zengindir. Bu besin öğeleri, bağışıklık sistemini güçlendirmekten cilt sağlığını desteklemeye ve saç dökülmesini azaltmaya kadar birçok önemli rol oynar. Ayrıca kalp sağlığını korur, kötü kolesterolü dengelemeye yardımcı olur ve kan basıncını düzenlemeye destek olabilir. Özellikle prostat sağlığı üzerinde olumlu etkiler gösterdiği bilinen bu yağ, erkeklerde yaygın olan prostat büyümesi ve idrar yolu problemleriyle başa çıkmaya yardımcı olabilir. Kadınlar içinse hormonal dengeyi sağlamada ve adet döngüsünü düzenlemede faydalı olduğu düşünülmektedir. Tabii ki her doğal ürün gibi, kabak çekirdeği yağı da doğru şekilde kullanılmalıdır. Aşırıya kaçmamak ve soğuk sıkım yöntemleriyle elde edilmiş kaliteli yağlar tercih etmek önemlidir. Eğer kaliteli ve güvenilir bir kabak çekirdeği yağı arıyorsanız, GelirPazar.com'u tercih edebilirsiniz. Kabak çekirdeği yağı faydalarıyla dikkat çekerken, yanlış kullanım sonucu zararlar da verebilir. Özellikle dumanlanma noktası düşük olduğu için yüksek ısılarda kullanımı kimyasal değişimler ve zararlı maddeler ortaya çıkarabilir. Bu yüzden kabak çekirdeği yağı aşırı ısınmaktan kaçınılarak soğuk kullanılmalıdır. Kabak çekirdeği yağı, bazı kişilerde alerjik reaksiyonlara yol açabilir. Bu nedenle, özellikle alerjisi olan bireylerin dikkatli kullanması önerilir. Ayrıca, fazla tüketimi sindirim sorunlarına yol açabilir ve ciltte yağ oranını artırarak akneye sebep olabilir. Bu yüzden günlük miktarın dengeli bir şekilde ayarlanması gerekir. Sonuç olarak, kabak çekirdeği yağı doğanın bize sunduğu değerli bir hediyedir. Düzenli ve doğru kullanıldığında sağlığa pek çok fayda sağlar. Ancak unutulmamalıdır ki, doğal desteklerin bir sağlık uzmanı gözetiminde ve önerileriyle kullanılması her zaman en doğru yaklaşım olacaktır.



Sağlıklı ve mutlu günler dilerim!

Diyetisyen Sevgi Güngör


Çörek Otu: Doğanın Bize Sunduğu Şifa Kaynağı

Çörek Otu: Doğanın Bize Sunduğu Şifa Kaynağı

Çörek otu, uzun yıllardır sağlık alanında adından sıkça söz ettiren, şifa kaynağı olarak bilinen bir bitkidir. Eski çağlardan günümüze kadar, sağlık sorunlarına karşı etkili bir çözüm olarak kullanılmıştır. Son yıllarda ise modern bilim, çörek otunun faydalarını daha da derinlemesine keşfetmeye başladı ve bu eski bilgi, günümüz sağlıklı yaşam dünyasında güçlü bir yer edinmeye devam ediyor. Peki, bu güçlü bitki tam olarak ne işe yarıyor? Gelin, birlikte keşfedelim.

Beyin Sağlığına Destek: Alzheimer ve Parkinson’a Karşı Koruma

Çörek otu, Alzheimer ve Parkinson gibi nörolojik hastalıkların etkilerini azaltabilir. İçerdiği timokinon bileşeni, oksidatif stresi azaltarak beyin iltihaplanmalarını engeller, bu da hastalıkların ilerlemesini yavaşlatabilir.

İskemik İnme ve Beyin Hasarına Karşı Koruma

Çörek otu, beyin hücrelerini koruyarak iskemi ve travmatik beyin hasarlarında yardımcı olur. Antioksidan özellikleri sayesinde, inme ve benzeri beyin hasarlarını hafifletir.

Ruhsal Sorunlarla Mücadelede: Anksiyete ve Depresyon

Çörek otu, anksiyete ve depresyon gibi ruhsal sorunlara karşı doğal bir çözüm sunar. Yapılan araştırmalar, çörek otunun anksiyolitik ve antidepresan etkiler gösterdiğini ortaya koymuştur. Ayrıca epilepsi hastalarında nöbet sıklığını azaltır ve hafızayı güçlendirir.

Kanserle Mücadele: Çörek Otu ve TQ

Çörek otu sadece beyin sağlığını korumakla kalmaz, kanserle mücadelede de büyük bir potansiyel taşır. Timokinon, kanser hücrelerinin büyümesini engelleyebilir ve tümörlerin yayılmasını durdurabilir. Çörek otunun bu etkisi, kanser tedavisi sırasında alternatif bir destek olarak düşünülebilir.

Çörek Otu ve Bağışıklık Sistemi

Çörek otunun içeriğinde bulunan timokinon maddesi, güçlü antioksidan özelliklere sahiptir. Bu özellik, vücudu serbest radikallere karşı koruyarak bağışıklık sistemini güçlendirir. Özellikle mevsim geçişlerinde, bağışıklık sistemini desteklemek amacıyla çörek otu tüketimi oldukça faydalıdır.

Sindirim Sağlığına Katkı

Çörek otu, sindirim sistemi üzerinde de olumlu etkiler gösterir. Mide rahatsızlıkları, gaz problemleri ve kabızlık gibi sindirim sorunlarına karşı çörek otunun rahatlatıcı etkisi yardımcı olabilir. Bağırsak sağlığını destekleyerek, sindirim sorunlarını hafifletir.

Cilt ve Saç Sağlığına Faydaları

Çörek otunun cilt sağlığına da katkıları büyük. İçerdiği anti-inflamatuar özellikler sayesinde ciltteki iltihaplanmaları azaltır, cilt sağlığını iyileştirir. Ayrıca saç dökülmesi gibi sorunlarla mücadelede de çörek otu yağı kullanılabilir. Saç köklerini besleyerek, sağlıklı ve güçlü saçların uzamasına yardımcı olur.



Kalp Sağlığına Destek

Çörek otu, kalp sağlığı üzerinde de önemli faydalar sağlar. Kolesterol seviyelerini dengeler ve kan basıncını düzenler. Kalp ve damar sağlığını koruyan bu tohum, kalp sağlığına özen gösterenler için doğal bir besin kaynağıdır.

Çörek Otu Nasıl Kullanılır?

Çörek otu genellikle tohum halinde ya da yağı şeklinde kullanılır. Tohumları yemeklere, salatalara ya da yoğurda ekleyebilirsiniz. Çörek otu yağı ise cilt bakımında, saç bakımında ve çeşitli sağlık problemleri için doğrudan uygulanabilir. Ayrıca çörek otu çayı da sindirim sorunlarını rahatlatmaya yardımcı olur.

Sonuç: Çörek Otunu Hayatınıza Dahil Edin

Çörek otu, sağlığınıza katkı sağlamak için doğanın bize sunduğu bir şifa kaynağıdır. Bağışıklık sistemini güçlendirmesi, sindirimi kolaylaştırması, cilt ve saç sağlığını iyileştirmesi gibi pek çok faydası vardır. Ancak unutmayın, aşırıya kaçmadan ve dengeli bir şekilde tüketmek önemlidir. Sağlıklı yaşam için çörek otunu düzenli olarak beslenmenize dahil edebilir ve bu doğal ürünün sunduğu faydalardan en iyi şekilde yararlanabilirsiniz. Tabii ki, doğal tedavi yöntemlerine başvurmadan önce her zaman bir uzmandan görüş almak en sağlıklısıdır.

Not: Doğal ve kadın emeğiyle hazırlanan çörek otu ve yağlarını Gelirpazar.com’dan tercih edebilirsiniz.

Sağlıklı ve mutlu günler dilerim!



https://www.seydisehirgundem.com/yazar/sevgi-gungor/www-1377-kose-yazisi


Diyetisyen Sevgi GÜNGÖR


SAĞLIKLI BESLENME

Diyetisyen  Melike Şahin



Ege ve Akdeniz'e Yeşil İksiri :Zeytinyağı 


Son yıllarda sağlıklı beslenmenin yanında uzun yaşama olan ilginin artması zeytin ve zeytinyağı tüketimini arttırmıştır. Hem ekonomik açıdan hem de sosyal açıdan önemli olan zeytinyağı  Akdeniz ve Ege'yi temsil eden bir besindir.

Zeytinyağı, zeytinleri soğuk presten getirilmesiyle elde edilen ve hiçbir kimyasal işleme gerek duymadan yenilebilen bir yağdır.

Tekli doymamış yağ asiti yani oleik asitin en zengin kaynağı zeytinyağıdır. Peki sağlık üzerine katkıları nelerdir? Gelin birlikte bakalım:

1-Zeytinyağında bulunan oleik asit, iltihaplanmayı azaltır ve damar tıkanıklığını engellemeye yardımcı olur.

2- E vitamini gibi güçlü antioksidanlar içermesi ile hücre hasarını engeller.

3-Tip 2 diyabetin kontrol altına alınmasına yardımcı  olur.

4- İçeriğindeki antioksidanlar beyin hücrelerini koruyarak zihinsel sağlığı iyileştirebilir. Bazı araştırmalarda zeytinyağının Alzheimer hastalığı gibi nörolojik hastalıkların ilerlemesini engelleyebileceğini göstermektedir. 

5-Zeytinyağı, bağırsak hareketlerini düzenler ve bağırsağın sağlıklı florasını destekler. Düzenli olarak zeytinyağı tüketimi, kabızlık sorunlarını hafifletmeye yardımcı olabilir.

6-Ciltteki nem dengesini sağlar, elastikiyetini artırır ve kırışıklıkların oluşumunu engellemeye yardımcı olabilir.

7-Zeytinyağı, sağlıklı yağlar içerdiği için, diyete dahil edildiğinde kilo kontrolüne yardımcı olabilir. Daha uzun süre tokluk hissi yaratması, aşırı yeme eğilimini engelleyebilir.


Kısaca zeytinyağı gerek sağlık açısından gerek yiyeceğin tadına son derece olumlu etki yapmasından dolayı Türk mutfağının vazgeçilmez bir yağ türüdür. Bu kapsamda tüketicileri bilinçlendirerek kullanımının  artması ve daha sağlıklı nesiller yetişmesi sağlanmalıdır.

Sağlıklı ve mutlu günler dilerim!

Diyetisyen  Melike Şahin






SAĞLIKLI BESLENME

Stajyer Diyetisyen  Ravza Nur Aydın



Merhaba ben Ravza Nur Aydın 21 yaşındayım. Fen lisesi mezunuyum. Beslenme Ve Diyetetik bölümü 3.sınıf öğrencisiyim.

Sosyoloji bölümü 2. sınıf öğrencisiyim. Birçok beslenme platformunda ekiplerde yer aldım. Yine bir platformda blog yöneticiliği yaptım. Blog yazılarım var.

TÜBİTAK destekli bir projenin yürütücülüğünü yapıyorum. Okul kulüplerinde yer alıyorum. Şimdilik bu kadar.

Bilimin ışığından sapmamamız dileğiyle.



Zahide Büşra BÜYÜKYILDIZ

SAĞLIKLI BESLENME



Stajyer Diyetisyen ve Emzirme Danışmanı

Etkinkampüs- B&D yönetim ekibi

Ebebek- Emzirme Destek Elçisi

Biaraştırmabisunum- Reels ekibi




EK GIDA SÜRECİNDE NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?


       Herkese Merhabalar. Ben Stajyer Diyetisyen Zahide Büşra BÜYÜKYILDIZ.

Ek gıda (tamamlayıcı beslenme) süreci tüm bebeveynler için karmaşık ve soru işaretleri ile dolu bir serüvendir. Bu yazımda sizlere süreç hakkında bilmeniz gereken tüm doğruları en şeffaf şekilde aktarmaya çalışacağım.

Bebekler için ilk 6 ay en ideal besin yalnızca anne sütüdür. DSÖ ve Sağlık Bakanlığı tüm annelere optimum büyüme, gelişme ve sağlık elde etmek için bebeklerini ilk altı ay boyunca yalnızca emzirmelerini, 6 aydan 2 yaşına kadar da ek gıdalarla birlikte emzirmeye devam etmelerini önermektedir. 

Altıncı aydan itibaren artan enerji ihtiyacı ile anne sütü tek başına yeterli gelmemeye başlar ve bu nedenle de yavaş yavaş tamamlayıcı besinlere başlanması gerekmektedir. 

6 aylık bir bebeğin mide kapasitesi sadece 100-125 ml yani bir çay bardağı kadardır. Bu nedenle o mideye girecek tüm besinler büyük bir öneme sahiptir. Tamamlayıcı besinlere başlamadan önce anneler mutlaka güvenilir kaynaklardan araştırma yapmalıdır çünkü yanlış başlangıçlar besin reddine yol açabilmektedir.

Tamamlayıcı beslenme başlangıcı için de hem sindirim kolaylığı hem de demir deposu olması açısından en uygun besin kesinlikle yoğurttur. Hatta anneler dilerlerse yoğurdun besin değerini ikiye katlayarak kendi sütlerinden de yoğurt yapabilirler. Yapılışına yazının sonundan ulaşabilirsiniz.

Ayrıca bu süreçte dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan bir diğeri ise 3 gün kuralıdır. Bu kural bebeğin ilk kez tanıştığı bir besini başka bir besin ile karıştırmadan 3 gün art arda tatma esasına dayanır ve asıl amaç bebeğin bu besine karşı herhangi bir alerjisi olup olmadığını öğrenmektir. Başka bir besin verilmemesinin sebebi ise oluşabilecek bir reaksiyon durumunda bebeğin hangi besine alerjisinin olup olmadığının kesin olarak bilinmek istenmesidir.

Tamamlayıcı beslenmede ilk ay yoğurt, sebze ve meyve dışında başka herhangi bir besine gerek yoktur. Zaten ilk ayın büyük bir kısmı yeni besinlerle tanışma ile geçmektedir bu kısım bittiğinde ise artık karışık bir şekilde (yoğurt + sebze, yoğurt + meyve) de ilerlenebilir. Bu süreçte besin kaybı olmaması için anneler cam rende ve buharda haşlama yöntemlerini kullanabilirler. 

7. Ayda ise bu besinlere ek olarak yumurta sarısı (ilk gün ¼ ü, ikinci gün ½ si, üçüncü gün ise 1 tam), peynirler, sebze çorbaları ve tahıllar bebeğin beslenmesine eklenebilir. 

8. Ayda artık unlu çorbalar, kıymalı sebze yemekleri eklenirken 9. Ayda ise etler ve ev yemekleri eklenebilir. Unutmayalım ki 1 yaşına kadar bebeğin ana öğünü anne sütü ek gıdalar ise ara öğünü olacak şekilde ilerlenmelidir.

Her besin için kendi ayını beklemek ve bebeği gözlemleyerek acele etmeden emin adımlarla bu süreci geçirmek en doğrusu olacaktır. 

Bu süreçte özellikle dikkat çekmek istediğim bir diğer nokta ise; Yukarıda da bahsettiğim besin reddinin önüne geçmek için ek gıdalara başlarken tatlı meyvelerden başlanmaması gerektiğidir. Özellikle yoğurttan sonra bebeğe olabildiğince fazla sebze tattırmak ve bunlardan sonra meyvelere geçmek sürecin kolay ilerlemesi için en iyisi olacaktır. Çünkü başlangıçta bebekler herhangi bir tatlı besinin tadını aldığında sonrasında sebzeler başta olmak üzere diğer besinleri tatlarından dolayı reddetme eğiliminde olurlar ve bu durumda ek gıda süreci anneler için çok zorlu bir hal alır. Bu yüzden sıralamaya dikkat ederek ek gıda sürecini ilerletmek çok daha iyi olacaktır.

Bu yazımda değinmek istediğim son konu ise 1 yaşından önce yasaklı olan besinler: Dokuzuncu ayda ev yemeklerinin de eklenmesiyle birlikte bebeği neredeyse tüm besinlerle tanıştırmış olduk. Ancak bir yaşından önce bebeklerin bağışıklık sistemleri için risk taşıyan ve sindirim sistemlerinin kabul etmediği bazı besinler vardır. Bunlar;

 1-Bal: Colostridium botulinum bakterisi içeren bal, bebeklerde bir çeşit zehirlenme yaşamasına neden olabilir. Bu nedenle 1 yaşından önce bebeklere bal verilmemelidir.

2- Yumurta Beyazı: Alerjen riskinden dolayı 1 yaşından önce bebeklere yumurta beyazı yedirilmemesi tavsiye edilir. Ancak yumurtanın sarısı 7. aydan itibaren verilebilir.

 3- Şeker ve Tuz: Bebeklerin 1 yaşından önce şeker ve tuz tüketmesi obezite, böbrek sorunları ve çeşitli metabolik rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olabileceği için verilmemelidir..

 4- Kafein İçeren İçecekler: Kafein içeren çay ve kahve tarzı içecekler bebeklerin midesine ve böbreklerine zarar verebileceğinden dolayı 1 yaşından önce bebeklere verilmemesi tavsiye edilir. 

 5- İnek Sütü: Sindirilmesi zor bir besin olduğu için inek sütü, 1 yaşını doldurmamış bebeklerin beslenmesine eklendiğinde bebeklerde kabızlık, gaz problemi ve çeşitli alerjik rahatsızlar meydana gelebilir. 

 6- Kivi ve Çilek: Meyveler çeşitli faydalarından dolayı bebeklerin beslenmesi için önemli yer tutsa da kivi, çilek ve ananas gibi meyveler yüksek alerjen riskinden dolayı 1 yaşını doldurmamış bebeklere verilmemelidir. Bu listeye ek olarak Domates ve Bakla da alerjen potansiyeli yüksek olduğu için 1 yaşından önce bebeklere verilmemelidir.

 7- Kakao ve Çikolata: Kakao ve çikolata, katkı maddesi ve ilave şeker içerdiğinden dolayı 1 yaşını doldurmamış bebeklerin beslenmesine eklenmemelidir.

 8- Deniz Ürünleri: Alerjen potansiyeli yüksek olan deniz ürünlerinin ağır metal içeriğinden dolayı bu besinlerin 1 yaşından önce bebeklerin beslenmesine eklenmemesi tavsiye edilir.

 9- Sosis, Salam ve Şarküteri Ürünleri

 10- Ceviz, Fındık ve Fıstık

 11- Turşu



Anne Sütünden Yoğurt Yapımı;

Malzemeler: 

100 ml anne sütü 

1 tatlı kaşığı yoğurt 

Yapılışı;

Anne sütünü bir kavanoza alın ve sıcak suyun içerisinde yoğurt mayalama sıcaklığına erişene kadar ısıtın.

Anne sütünden bir miktar alarak oda ısısındaki yoğurdu seyreltin. 

Kavanozun içerisine yoğurdu ekleyip karıştırın. Ilık bir yerde bir örtü ile örterek 7-8 saat mayalanmaya bırakın.

Mayalanan anne sütü yoğurdunu buzdolabına kaldırın.

Bir gece beklettikten sonra bebeğe rahatlıkla verebilirsiniz.

 Not: Anne sütünden hazırladığınız yoğurt, inek ve koyun sütüyle hazırlanan yoğurtlar gibi katı olmaz. Ayran formunda bir yapısı vardır!

Bu yazımda bebeveynlerin ek gıda sürecinde aklına takılan, merak ettikleri ve doğru olarak bilinen tüm yanlışlara değinmeye çalıştım. Umarım siz değerli anne ve babalar için yeterince açıklayıcı ve faydalı bir yazı olmuştur. Ek gıda süreci ne kadar bilinmezliklerle dolu olsa da bir o kadar da eğlenceli ve güzel bir süreçtir. Çok düşünüp stres yapmak yerine bebeğinizle eğlenmek, gülmek ve anılar biriktirmek en öncelikli hedefiniz olsun. Yazımı burada sonlandırıyorum yeni yazılarda görüşmek dileğiyle sağlıklı, huzurlu ve mutlu günler dilerim.




KAYNAKÇA:

https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/infant-and-young-child-feeding 


https://hsgm.saglik.gov.tr/depo/birimler/saglikli-beslenme-ve-hareketli-hayat 


https://www.bebek.com/bebekler-icin-ek-gida/ 


https://www.bebek.com/ay-ay-bebek-beslenme-tablosu/ 


https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/beslenme/bebek-beslenmesi.html 


https://tektiklabilgielinde.saglik.gov.tr 


https://www.bebek.com/stoktaki-anne-sutunu-nasil-degerlendirebilirsiniz/  

https://www.seydisehirgundem.com/ek-gida-surecinde-nelere-dikkat-etmeliyiz-14736-haberi

Zahide Büşra BÜYÜKYILDIZ


UZMAN DİYETİSYEN AYÇA ACUNGAN



Evinize Sağlık Getiren Besin: TARHANA 




Tarhana buğday unu, yoğurt, biber, tuz, soğan, domates ve aroma verici bitkisel maddelerle yoğrulan hamurun fermente edildikten sonra kurutulması, öğütülmesi ve elenmesi ile elde edilen bir gıdadır.Tarhana Orta Asya’dan göçen Türkler ve Moğollar tarafından Anadolu’ya gelmiş ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde Irak, İran ve yakın komşuları dahil doğu ülkelerine ve Rumeli üzerinden Yunanistan, Macaristan ve Finlandiya gibi batı ülkelerine yayılmıştır. Tarhana ve çorbası içerdiği besin değerleri sebebiyle aile ve toplum sağlığı için oldukça önemli bir yere sahiptir. Tarhana içerisinde A, B, B1, B2, B6, C, D, E, K vitaminleri ile çok sayıda aminoasit bulundurmaktadır. Tarhana ana bileşeni olan un ve yoğurdun esansiyel aminoasitler bakımından birbirlerini tamamlamaları sayesinde daha yüksek kaliteli protein kaynağıdır. Ayrıca tarhana kalsiyum, demir ve çinko bakımından da oldukça zengindir. Kolay sindirilebilir ve lifli bir yapıya sahiptir. Yapısında kalsiyum, demir, sodyum, potasyum, magnezyum, çinko ve bakır gibi mineral bulundurduğu için kemik gelişimi açısından destekleyici bir besindir. Şeker hastaları için önemli bir nitelik taşıyan tarhana düşük glisemik indekse sahip olması sayesinde diyabet ve kolesterol hastaları tarafından gönül rahatlığıyla ana  öğünde yanına bol salata ile kullanılabilir. Tarhana’nın sağlıklı beslenme ve vücut sağlığı açısından etkisine baktığımızda kilo kontolünün sağlanması, kalp hastalıklarındaki tedavilere pozitif etki sağlaması ve yüksek kolesterol ve tansiyonun azaltılmasında etkisi önemli bir noktadadır. İçerdiği probiyotikler sayesinde bağırsak florasını düzenler ve bu sayede bağışıklık sisteminin korunmasında ve güçlenmesinde katkı sağlamaktadır. İçerisinde bulunan antioksidan likopen sayesinde kanser hücrelerine karşı savaş açan özelliğe sahiptir. Dermatolojik bakımda bakıldığında E ve C vitaminlerince zengin olması deri hastalıklarına iyi gelmekte olup A vitamini içeriğince de göz hastalıklarının tedavisinde pozitif etki sağlamaktadır.

Tarhana toplumumuzun vazgeçilmez bir baştacıdır. Bebek ek beslenmesinde 6. Ay ile beraber başlattığımız ve önerdiğimiz elzem çorbalardan biridir. Sağlıklı beslenmek isteyen, bağışıklık sistemini güçlendirip kışın gribal enfeksiyonlardan korunmak için tarhanayı sofranızdan eksik etmeyiniz. Tarhana seçiminizi yaparken organik ve el emeği ilmek ilmek işlenen ürünleri kullanmak hem gıda hijyeni ve güvenliği açısından önemlidir. Bu konuda kadın emeği olan ürünleri ön plana çıkartan Gelir Pazarı Tarhana’yı işleme paketleme ve sağlıki şartlara tam tamına uyma konusunda ön plana çıkmakta olup bir sağlık profesyoneli olarakta benim de tercihim arasındadır.



Hepinize afiyetler dilerim! Sağlıklı günler.

https://www.iyigunler.net/kose-yazilari/saglikli_beslenme_evinize_saglik_getiren_besin_tarhana-2805.html

UZMAN DİYETİSYEN AYÇA ACUNGAN




UZMAN DİYETİSYEN AYÇA ACUNGAN

NE DÜŞÜNÜRSEN ONA DÖNÜŞÜRSÜN

Bilinçaltı ve zihin gücü insana bahşedilen o kadar büyük bir lütuf ki !

Ne düşünürsen ona dönüşürsün cümlesi oldukça doğru ve anlamlıdır. Kilo verme diyetlerin ya da süreçlerinde kişiler zihinlerini nasıl görmek istediğine odaklar pozitif enerjilerini yayarsa zayıflamanın önüne geçilmez.

Sinir sistemi ve sinir sistemi sağlığının temeline baktığımızda insan beyninin temel amacı beden! korumak hayatta tutmaktır. Kilo kaybı bir kayıp olarak algılanmasından insan beyninin nörolojik programlamasına zıt bir işleyiştir. Bu duruma karşın insan beyni sistemi korumaya çalışmaktadır. Dilediğiniz kadar az yiyin; kilo vermemizi engeller, kilo vermemize direnç gösterebilir. Beyininizdeki zihin programlamalarını ve yönetimini değiştirirseniz zayıflamak oldukça mümkündür. Özellikle yapılan birçok çalışmada pozitif enerji ve zihin gücü ile incelme arasında büyük bir pozitif kolerasyon vardır. Bu bağlantının aktif olması için zihinimizi bedenimizle uyumlu hale getirip kontrol altına almanız gereklidir. Peki bunu nasıl yapacağız? Uzman diyetisyenler ile beraber çalışan uzman klinik psikologlar eşliğinde Bilişsel Davranış Terapisi (BDT) yöntemleri zihin gücünün doğru yönlendirilmesi konusunda yardımcı olacaktır. Kişinin öğrendiği yöntemleri günlük hayatına uygulaması ile pozitif enerjiyle de günlük rutine sokarak daha kolay kalıcı bir kilo vermeyi destekleyebilir. Enerjimizi doğru bir yönlendirip ideal kilomuza eriştikten sonraki süreçte algı yönetimi oldukça önemlidir. Algı basit olarak nedir? sorusuna; duyusal bilginin alınması, yorumlanması, seçilmesi ve düzenlenmesi şeklinde tanımlanma yapabiliriz. Kişinin pozitif düşünce ve doğru enerji yönetimi ile yaydığı ve çevreye algılamasını sağladığı vücut yapısı yine zihin gücünün doğru yönetim kontrolü ile doğru orantıldır. Uzman bir diyetisyen olarak en önemli nokta bireyin kilo kontrolünü sağladığı aşamada zihin kontrolünü de aynı oranda sağlaması olacaktır.

Sağlıklı günler dilerim.

Uzm. Dyt. Ayça Acungan 




UZMAN DİYETİSYEN AYÇA ACUNGAN

Evinize gelen şifa: Cennet Hurması 


Cennet hurması, kanın pıhtılaşmasına yardımcı olan manganezin yanı sıra iyi bir A ve C vitamini kaynağ olan bir meyve olduğunu biliyor musunuz? Ayrıca kanser ve felç dahil olmak üzere birçok ciddi sağlık durumu riskini azaltmaya yardımcı olan başka antioksidanlara da sahiptirler. Diyabet ve hipertansiyon başta olmak üzere birçok kronik hastalık üzerindeki tedavilerde pozitif etkisi gözlenmektedir. Cennet hurması, sonbaharın sonlarında toplanır ve bazen kışa kadar ağaçta kalabilmektedir. Türüne bağlı olarak rengi sarıdan koyu kırmızı-turuncuya kadar değişir. Bazı cennet hurmaları küre şeklindeyken, diğerleri meşe palamudu veya balkabağı şeklindedir. Boyut olarak, yarım dolardan küçük bir greyfurta kadar herhangi bir yerde olabilirler. Hurma aynı zamanda karbonhidratların sindirimini yavaşlatarak kan şekerinin yükselmesini önleyen çözünür diyet lifi bakımından da zengindir. Cennet hurması sağlık açısından başka faydalar da sağlar. Kanı taşıyan damarlarda temiz tutmaya ve kalp hastalığı riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Ateroskleroz, arterlerin sertleşmesi ve daralması anlamına gelmekte olup yapılan bilimsel çalışmalarda; cennet hurmasının antiaterosklerotik diyetin bir parçası olan diyet lifi, antioksidanlar ve mineraller açısından zengin olduğu bulunmuştur.



 Hurmanın bir bileşeni olan tanen bakımından zengin lifin özellikle yüksek kolesterol tedavisinde etkili olduğu kanıtlanmıştır. Gerek salatalarınızda gerek sıvı diyetlerinizde gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz. Porsiyon konusunda yarım cennet hurması bir porsiyona eş olarak sayılmaktadır. Sizde sağlıklı beslenmenize ek fonksiyonel ürünler hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsanız sayfamızdaki sağlıklı beslenme blogunu inceleyebilirsiniz.



Sağlıklı günler dileriz.

Uzm. Dyt. Ayça Acungan


Diyetisyen İrem Çakar




https://www.seydisehirgundem.com/yo-yo-sendromu-14749-haberi






Ben Diyetisyen İrem Çakar. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Mezunuyum. Online şekilde başladığım mesleğime şuan halihazırda İzmir’de bir güzellik merkezinin diyetisyeni olarak devam etmekteyim. Hem online hem yüz yüze şekilde beslenme danışmanlığı yapmaktayım. 2 yıldır da çeşitli sosyal medya mecralarında içerik üreticisi olarak hizmet veriyorum. Gönüllü olarak da bir çok kişiye beslenme eğitimi ve danışmanlığı yaptım ve yapmaya da devam edeceğim. Benim için para kazanma kısmı ikinci evrededir, önceliğim herkese sağlıklı beslenmeyi aşılamaktır. Kısacası mesleğine  aşık bir diyetisyenim.


KUMKUAT NEDİR?


Bu meyve turunçgil ailesinin en ufaklarındandır. Bazı bölgelerde kamkat diye de adlandırılır. Çince altın mandalina anlamını da taşır. Kabuğu da tohumları da yenebilir. Tohumları omega-3 yağ asitleri gibi sağlıklı yağ türlerinden içerir. Antioksidanlar bu yüzden bağışıklık güçlendirir. Yuvarlak, oval, meiwa, hong kong ve jiangsu şekillerinde farklı türlü kumkuatlar da mevcuttur. 100 gramında 71 kcal enerji, 15,9 gram karbonhidrat, 1,8 gram protein, 0,8 gram yağ, ve 6,5 gram lif bulunur. Kalp ve göz sağlığına iyi gelir, cildi besler, kan şekeri dengelemesiyle kilo vermeye de destek olur. DNA onarımına yardımcıdır. Kolesterol emilimini engeller. İçerisindeki folik asit ile hamilelik döneminin daha sağlıklı geçmesine katkıda bulunur. Fazla tüketilmesi durumunda sindirim problemleri, gaz ya da şişkinliğe neden olacağından dengeli tüketiminde fayda vardır.


Sağlıklı günler dileriz...

Dyt. İrem Çakar



Yo-yo Sendromu

Yo-yo sendromu, ismini oyuncak olan yoyodan almaktadır. Kişilerin dengesiz, düzensiz ve bilinçsiz şekilde yaptıkları diyetler, zayıflamak uğruna kendilerini aç bırakarak uyguladıkları şok diyetler gibi bilinçsiz hareketler sonucunda hızlıca kilo verme durumları arkasından da hızlıca kilo alma durumları gözlenmektedir. Bunun sonucunda vücut tekrar kilo verme girişimine başlar ve bu döngü bu şekilde uzar gider. Bu döngünün aynen yoyo etkisinde gidip gelmesine de yo-yo sendromu adı verilmektedir. Bilinçsiz ve dengesiz şekilde kilo alıp vermek, su ve kas kaybı başta olmak üzere çeşitli kronik hastalıklara davetiye çıkartmaktadır. Kas kaybı oluştuğunda vücut bir çeşit koruma kalkanı oluşturur, bunun sonucunda metabolizma yavaşlar ve günden güne artan iştaha daha fazla dayanamayarak yemek yeme atakları gerçekleşir. Kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon ve inme gibi çeşitli rahatsızlıklar da beraberinde getirilir. Yo-yo sendromunun nedeni tamamen yapılan yanlış, bilinçsiz ve şok diyetlerden kaynaklanmaktadır. Bir uzman kontrolünde yapılan diyetlerle doğru, sağlıklı ve kalıcı kilo vermek mümkündür. Aynı zamanda diyet süreciyle beraber spor ve egzersiz rutini eklenmesiyle de kilo verimi daha kalıcı hale getirilebilir.

Sağlıklı günler dileriz...

https://www.seydisehirgundem.com/yo-yo-sendromu-14749-haberi

Dyt. İrem Çakar.


YEŞİLÇAY NEDİR?

Yeşil çay, Camellia sinensis bitkisinin yapraklarının buharda pişirilmesi, tavada kızartılması ve kurutulmasıyla yapılan bir çay türüdür, oksitlenmemiş yapraklar ile yapılan diğer çaylara göre daha az işlem görmüş bir çay türüdür. Siyah çay oksidasyona izin verecek şekilde işlenirken yeşil çayın işlenmesi oksidasyon sürecini önler. Dünyada üretimi yapılan çaylar, yeşil çay, oolong çay ve siyah çay olarak üç grup adı altında sınıflandırılır. Dünya çay tüketiminin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan yeşil çay, çay bitkisinin hasat edilen yaprakların kıvırma ile birlikte genellikle buhar uygulamasına maruz bırakılarak kurutulmasıyla üretilir. 

YEŞİLÇAYIN FAYDALARI NELERDİR?

Yeşil çay güçlü bir antioksidan olup bağışıklığı güçlendirir.

Kaygı ve stresi azaltır.

Alzheimer ve parkinson gibi bazı nörodejeneratif hastalıklara karşı koruyabilir.

Kemiklerin sağlığını destekler.

Polifenol gibi antioksidanlara sahip olan yeşil çay anti-kansorejen etki gösterebilir.

Yeşil çay tip-2 diyabete iyi gelir.

Yağ yakımını arttıarak kilo kaybına yardımcı olur.

HDL ve LDL kolesterol dengesini sağlar.

Göz sağlığını destekler.

Baş ağrısının dinmesine yardım eder.

Cilt sağlığı için faydalıdır.

Uyku kalitesinin arttırır.

YEŞİLÇAYIN ZARARLARI NELERDİR?

Fazla tüketimi kafein alımını arttıracağından uykusuzluk, kalp çarpıntısı, baş ağrısı, mide bulantısı ve ishal gibi sorunlara yol açacaktır. Bu sebeple dozunda tüketmek çok önemlidir. 

Yan Etkileri:

Baş ağrısı

Uyku bozuklukları

Kusma

İshal

Sinirlilik

Göğüste ağrılı yanma hissi

Kaygı

Kalp çarpıntısı

Bu yazımı gelirpazar.com doğal ve yerli üretim yapan üreticiler için kaleme aldım. Sağlıklı günler dileriz...




Dyt. İrem Çakar.


ALIÇ SİRKESİ NEDİR?

Gülgillerden olan çiçekli çalı şeklinde olan alıç meyvesine bir miktar şeker ve su ekleyerek bekletilmesi sonucu hazırlanmaktadır. İçeriğindeki biyoaktif maddelerden dolayı uzun yıllardır geleneksel şekilde kullanımı mevcuttur. 

FAYDALARI NELERDİR?

Gevşeme sağlayıp damar içi basıncın düşürülmesine yardımcı olur ve bu sayede tansiyonun düşürülmesine fayda sağlar. İçeriğinde barındıran flavonoid ve fenolik bileşikler ile kan şekeri düşürülüp dengede kalması sağlanır. Antienflamatuar etkisi ile karaciğeri koruyucu etkidedir ve sindirim sistemi hastalıklarını da azaltır. Antibakteriyel etkisi ile enfeksiyonların tedavisinde de kullanılmaktadır. Bağırsaktaki bakteriyel dengeyi düzenleyerek kabızlık gibi rahatsızlıkların giderilmesine yardımcı olur. Bağışıklık ve beyaz kan hücrelerinin sayısını arttırarak bağışıklık sistemini güçlendirir. Diüretik etkisi ile vücuttaki fazla ödem ve suyun atılmasını sağlar. Cilt üzerine uygulanmasıyla da deri enfeksiyonlarının giderilmesine yardımcı olur.

Alıç sirkesinin kullanılabileceği bazı hastalıklar şu şekilde listelenebilir:

-Tansiyon -Diyabet

-Uyku bozuklukları

-Depresyon

-Sindirim sorunları

-Cilt enfeksiyonları

-Kolesterol

Alıç ürünleri, kalp ilaçları ve kan sulandırıcı ilaçlar ile etkileşime girerek etkilerini azaltabilir. Ameliyat ve cerrahi uygulama geçirecek kişilerde kan pıhtılaşmasını geciktireceğinden işlemden en az 2 hafta önce kullanımı bırakılmalıdır.

ALIÇ SİRKESİNİN ZARARLARI NELERDİR?

Doğal bir ürün olduğu için zararsız kabul edilip sınırsızca tüketilebilir. Ancak doğal ürünler de etken maddeler içerdiğinden yan etkilere yol açabilir. Alıç sirkesinin de gereğinden fazla kullanılması ile bulantı, kusma, karın ağrısı gibi sindirimsel sorunlara yol açabilir. Aynı zamanda ilaçlar ile etkileşime girerek kaşıntı, kızarıklık, tansiyon ve şeker düşmesi gibi sorunlara yol açabilir. Kronik hastalıklara sahip ve ilaç kullanan hastaların kullanmadan önce bir uzmana danışmaları daha uygun ve sağlıklı olacaktır. Alıç sirkesi 500 ml’ lik ambalajlarda sunulmaktadır.



Sağlıklı günler dileriz...

-Diyetisyen İrem Çakar


DUT KURUSU

Kaynatılarak çayı, reçeli yapılabilen dut meyvesinin kurutulmasıyla elde edilen kuruyemiş çeşididir.


TÜKETİM ŞEKİLLERİ:

-Su ve dut kurusunun kaynatılmasıyla çayını hazırlayıp tüketebiliriz.

-Şeker ilavesi ile reçel haline getirebiliriz.

-Mutfak robotundan çekerek sağlıklı rafine şekersiz tariflerimizi tatlandırmak amacıyla dut şekeri hazırlayabiliriz.

-Kek ve kurabiyelerde hem kıtırlık hem lezzet hem de rafine şeker ilavesine ihtiyaç olmaması açısından kullanılabilir.


FAYDALARI:

C vitamini, lif, kalsiyum ve çok zengin antioksidan kaynağıdır. Aynı zamanda içeriğindeki yüksek demir ve protein ile alyuvar üretimini arttırır. Bu sayede kansızlığa çok iyi gelir. 

LDL kolesterolün düşürülmesinde, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde ve kan şekeri seviyelerinin dengelenmesine de katkı sağlar.

Sindirim sistemini düzenler, kabızlığa iyi gelir.

Serbest radikallerle savaşır ve kansere karşı korur.

Vücuttaki enfeksiyonu atmayı kolaylaştırır

Öksürüğü yatıştırır

Kan basıncını düzenler ve kalp sağlığını korur

Anemi gibi kan bozukluklarını önler.

Kemik sağlığını güçlendirir

Cilt sağlığını desteklerr.

İnfluenza virüslerini ve bakterileri önler

Beynin kalsiyum ihtiyacını karşılar.



BESİN DEĞERLERİ:

Sağlık açısından birçok faydası bulunan dut kurusunun içerisinde yağ bulunmamaktadır. 100 gram dut kurusu yaklaşık olarak 330 kalori gelmektedir. Dut kurusu (100 gr) şu besin değerlerini içerir:

Karbonhidrat: 74.7 gr

Protein: 2.7 gr

Lif: 8.9 gr

Demir: 9.4 mg

Potasyum: 979 mg

Kalsiyum: 376 mg


YAN ETKİLERİ:

Her besinde olduğu gibi dut kurusunun da fazla tüketilmesi ile bazı alerjik reaksiyonlar ve yan etkiler ortaya çıkabilir. Bunlar:

-Kan şekerini etkilemesi ile glikoz seviyelerini düşürür buna bağlı da hipoglisemi görülebilir.

-Yüksek lif içeriği ile şişkinlik, gaz ve ishal gibi sorunlara yol açabilir.

-Doğal şeker kaynağı olması ile diyabet hastalarının doktor kontrolü olmadan kullanması sakıncalı olabilir.



MUHAFA KOŞULLARI:

Şeker içerikli bir kuruyemiş olması sebebi ile bozulmalara yol açmamak için serin ve kuru bir yerde muhafaza edilmelidir.



-DİYETİSYEN İREM ÇAKAR



Tuğba Taç

Stajyer Diyetisyen



İçerik üreticisi gelirpazar.com. 'da tanıtım sorumlusuyum 

22 yaşındayım




Diyetisyen Ümmühan ÇAKTO

Sağlıklı Beslenme




STAJYER DİYETİSYEN ELİF KURT

Beslenme

Stajyer Diyetisyen Elif Kurt

Merhabalar, ben Elif Kurt .Namık Kemal Üniversitesi beslenme ve diyetetik 4.sınıf öğrencisiyim. İnstagram hesabımda  sağlıklı tarifler çekiyorum ve sağlıklı beslenmeyle  ilgili bilgiler veriyorum.



Öğrenci Diyetisyen Sueda Baytal

Sağlıklı Beslenme



Merhabalar.

Ben Sueda Baytal. 

21 yaşında Beslenme ve diyetetik 3. Sınıf öğrencisiyim. 

İnstagram hesabımda takipçilerime, arkadaşlarıma yararlı olmak adına zaman zaman blog yazıları paylaşıyorum. Aktif bir şekilde ise sağlıklı tarifler çekiyorum. 

Bölümümüzde olan bilgi kirliliğini bir nebze de olsa düzeltebilmek adına instagram hesabı kullanarak sizlere doğru bilgi aktarmaya çalışıyorum.




KETEN TOHUMU NEDİR?



İlk olarak Mısır’da yetiştirilen ve dünyaya yayılan keten tohumu, son dönemlerde sağlıklı besinler arasında popülerliğini korumaktadır. İçeriğindeki besin bileşenleri sayesinde vücuda pek çok faydası olan keten tohumu, linaceae bitki ailesine bağlı keten bitkisinden geliyor.1 yemek kaşığında 37 kalori olan ve yaklaşık 2 gram lif içeren keten tohumu Omega-3 yağ asitleri açısında zengin bir besin olarak biliniyor. Keten tohumlarının sindirimi zor olduğu için öğütülmüş olarak tüketilmesi gerekiyor.

Keten tohumunu tüketmeden önce mutlaka uzmana danışarak olası etkilerine karşı önlem almak gerekmektedir. Özellikle hamile ve emzirenler, kan sulandırıcı ilaç kullananlar, alerjen yapıya sahip olanlar keten tohumu tüketiminde dikkatli olmalıdır.

KETEN TOHUMU FAYDALARI NELERDİR?

 ●Keten tohumu vücudun direncini artırarak bağışıklığı destekler.

* Omega-3 deposu olan keten tohumu kalp ve damar sağlığını korur.

* Bağırsak sağlığını destekler ve sindirimi düzenler.

* Kemik kütlesinin korunması ve artırılmasında rol oynar.

* Keten tohumu kolesterolü düşürmeye yardımcı olur.

* Tansiyon dengesini düzenlemeye yardım eder.

* Kan şekeri kontrolünü ve insülin duyarlılığını olumlu etkiler.

* Cilt sağlığına iyi gelir.

* Keten tohumu kilo kontrolü sağlamada etkilidir.

KETEN TOHUMU BESİN DEĞERLERİ NELERDİR?


* Enerji: 37.4 kalori

* Protein: 1.28 g

* Yağ: 2.95 g

* Fosfor: 44.9 mg

* Folat: 6.09 mikrogram (mcg)

* Karbonhidrat: 2.02 g

* Lif: 1.91 g

* Kalsiyum: 17.8 mg

* Magnezyum: 27.4 mg

* Potasyum: 56.9 mg

* Lutein ve Zeaksantin: 45.6 mcg

https://www.seydisehirgundem.com/keten-tohumu-nedir-14553-haberi

Öğrenci Diyetisyen Sueda Baytal


BAL NEDİR?



FAYDALARI NELERDİR? Bal,arılar tarafından çiçekli bitkiler kullanılarak üretilen tatlı bir besindir. 

Yaklaşık 320 bal çeşidi bulunur ve bunlar mevsime,faydalandığı çiçek türüne göre değişir. 

☆Etkili bir öksürük kesici olarak bilinen bal, aynı zamanda bağışıklığı da güçlendirir. Bu özelliklerini güçlü antioksidan içeriğinden alan bal aynı zamanda antininflamatuar ve antibakteriyel bir besindir. 

Balın Faydaları Nelerdir?

▪︎Bal probiyotik bir besindir.

▪︎Boğazı yumuşatır,öksürüğe iyi gelir. 

▪︎Bağışıklığı destekler. 

▪︎Kalp sağlığı riskini azaltır.  

▪︎Bağırsak sağlığını iyileştirir. 

▪︎Mide rahatsızlıklarını dindirir. 

▪︎Hafızayı güçlendirici etkisi vardır. 

NOT: 1 yaşından küçük bebekler,alerjisi olanlar tüketmemelidir. 

Kaynakça:https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/balin-faydalari-nelerdir.

Öğrenci Diyetisyen Sueda Baytal


Sueda Baytal

ÇAM KOZALAĞI PEKMEZİ NEDİR?


FAYDALARI NELERDİR?

Kozalak şurubu, çam ağaçlarının meyvesi olan kozalakların şurup kıvamı alana kadar kaynatılması ile elde edilen bir içecektir. 

Kozalak şurubunun yapımında taze,yeşil renkli ve küçük boyutta olanlar tercih edilir. 

Kozalaklar aynı zamanda gıda ve ilaç sanayide de aktif rol alır. 

Peki Kozalak Şurubu Ne İşe Yarar?

☆Kozalak şurubu, astım ve bronşit gibi akciğer rahatsızlıklarının tedavisine yardımcı olur. 

☆İçerisinde yer alan C vitamini,magnezyum,çinko sayesinde bağışıklık güçlendirme etkisi vardır. 

Kozalak Şurubunun Faydaları Nelerdir?

▪︎Üst solunum yolu enfeksiyonlarına karşı korur. 

▪︎Balgam söktürücü etkisi vardır. 

▪︎Diş ve diş eti problemlerine yardımcı olur. 

▪︎Uykusuzluk problemini gidermeye yardımcı olur. 

▪︎Kan sıvılaştırıcı özelliğe sahiptir. 

NOT: Hamileler,emziren anneler,kozalağa karşı alerjisi olanlar kullanmadan doktoruna başvurmalıdır. 

Kaynakça:https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kozalak-surubu-faydalari

https://www.medicalpark.com.tr/cam-kozala-pekmezi/hg-4420

Öğrenci Diyetisyen Sueda Baytal

https://www.seydisehirgundem.com/cam-kozalagi-pekmezi-nedir-faydalari-nelerdir-14786-haberi



Duygu Çetinkaya

Hasan Kalyoncu Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümü 4.sınıf öğrencisiyim.




Merhaba, ben Duygu Çetinkaya.

Hasan Kalyoncu Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümü 4.sınıf öğrencisiyim.

4.sınıfın ilk stajını Toplu Beslenme Stajı olarak kendi üniversitemin yemekhanesi bünyesindeki bir catring şirketinde tamamladım.

2.stajımı ise Pediatri stajı olarak Gaziantep Cengiz Gökçek Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi’nde tamamladım.

2.dönemde de stajlarımı devam ettirmiş olacağım.

Okuldaki eğitimim dışında güncel bilgileri takip etmeye çalışarak kendimi sürekli geliştirmeyi hedefliyorum.

Çeşitli online, yüz yüze eğitim ve seminerlere katılıp katılım belgesi aldım. Kendimi bu yönde ve mesleğimin ilgilendirdiği diğer alanlarda da geliştirmeye çalışıyorum.

Beslenmenin; bir parmak izi gibi kişiye özel olduğunu savunuyorum. Sağlıklı ve sürdürülebilir beslenmenin önemini ve bilincini kazanarak çevreme aşılamaya çalışıyorum.

Eğitim hayatımda öğrendiğim ve araştırdığım bilgileri aktardığım, günlük hayatıma yer verdiğim hesabıma göz atmak isterseniz:



İNSÜLİN DİRENCİ NEDİR?

İnsülin direnci, pankreas tarafından üretilen normal miktarda insülinin yağ, kas ve karaciğer hücrelerinde gerekli veya yeterli tepkiyi oluşturamaması durumudur.


Yağ hücrelerindeki insülin direnci, depolanmış trigliseritlerin serbest kalmasına ve kan plazmasındaki yağ asidi miktarının artmasına sebep olurken, kas hücrelerine girmesi ve karaciğer hücrelerinde depolanması zorlaştığından kandaki şeker (glikoz) oranı da artar. İnsülin direnci sonucu kan plazmasındaki yüksek seviyelerdeki insülin ve şeker oranı genellikle metabolik sendrom ve tip 2 diyabete sebep olur.


İnsülin Direncinin Yarattığı Sorunlar:

İnsülin direnci önemli bir sorundur, fakat bir hastalık değildir. İnsülin direnci yüksek kişilerin diyabet hastalığına yakalanma riski de oldukça yüksektir. İnsülin direnci ile yüksek tansiyon, damar sertliği, kan yağları bozuklukları, karaciğer yağlanması arasında ilişki vardır. Ayrıca insülin direnci değerleri kilolu insanlarda oldukça fazladır. Normal bir insanda 1 birim insülin 30 miligram kan şekeri düşürürken, insülin direncine sahip kişilerde 1 birim insülin 10 miligram kan şekeri düşürür hale gelir.


Vücutta ideal kilonun %30 fazlası insülin direnci oluşumu ile sonuçlanabiliyor. İnsülin direnci, toplumun yaklaşık %25-30’unda görülüyor. Kilosu normal hatta zayıf olan kişilerde bile insülin direnci görülebiliyor. Aşırı beslenme hücre içi inflamasyonu tetikliyor ve obezite ile birlikte insülin direncine yol açıyor. 


İnsülin kan şekerini normal seviyelere getiren önemli bir hormondur. Yemek sonrasında ortaya çıkmaktadır. Yemek sonrası pankreasın beta hücrelerinden salgılanarak kan dolaşımına verilmektedir. Kanda her zaman az miktarda insülin vardır. İnsülin yemek sonrası yüksek düzeylerde salgılanır; kaslar, yağ dokusu ve karaciğer insüline az yanıt verirse kan şekeri zor kontrolde tutulur. Buna ‘’İnsülin Direnci’’ denir.

Yemek sonrası pankreastan hızlı ve fazlaca kana salınan insülin; kan şekerini yemekten 2-3 saat sonra düşürerek aniden acıkma hissine sebep olur. Hastada bu durum, acıkma ile birlikte ellerde hafif titreme ve terleme ile kendini gösterir.


Yetersiz, yanlış beslenme bağışıklık sisteminin çökmesi ve enfeksiyonlara yol açmaktadır. İnsülin direnci metabolik sendrom olarak da adlandırılır. İnsülin direnci Diabetes Mellitus (şeker hastalığı) hastalığının öncüsü olan bir klinik tablodur. Şeker hastalığı riski her geçen yıl daha da yükselmektedir.  5-10 yıl içinde Tip 2 diyabet görülme sıklığı artmıştır.

İnsülin Direnci Tip 2 Diyabet dışında şu hastalıklara neden olabilir:


* Yüksek tansiyon

* Yüksek kolesterol

* Trigliserid yüksekliği

* Polikistik over sendromu

* Koroner arter hastalığı

* Kolon tümörleri

* Meme kanseri

* Tromboza eğilimin artmasına bağlı damar tıkanmaları

* Karaciğer yağlanması ve karaciğer fibrozisi,

* Kardiyomiyopati

* Kas krampları

* Cilt bozuklukları

* Kıkırdak dokuda büyüme (psödoakromegali)

* Amiloid hastalığı

* Alzheimer

İnsülin Direncinin Belirtileri:

* Yemekten sonra veya şekerli bir gıda yedikten sonra uyku ve ağırlık hissi

* Baygınlık hissi

* Geç doyma

* Yemekten 2-3 saat sonra acıkma

* Elde ve ayakta titreme

* Soğuk soğuk terleme 

* Çabuk kilo alma ve/veya kilo vermede zorluk

* Sık acıkma ve tatlı yeme isteği

* Konsantrasyon ve algılama güçlüğü

* Uyku bozukluğu

* Bel çevresinde kalınlaşma

* Karaciğer yağlanması

* Kadınlarda adet düzensizliği

* Kıllanma artışı

* Koltuk altı ve ensede kahverengi esmerleşme şeklinde renk değişiklikleri

İnsülin direnci tanı sürecinde kadınlarda bel çevresinin 90 cm erkeklerde ise 100 cm’den fazla olması önemli göstergelerdendir. Genellikle kanda trigliserit yüksekliği yeterlidir fakat vücut kitle indeksinin de artmış olması teşhisi koydurur. Açlık kan şekeri ve açlık insülini ölçerek homa indeksi hesaplamak tanıyı kesinleştirir.

İNSÜLİN DİRENCİ TESTİ (HOMA-IR) NEDİR?

İnsülin direnci testi (HOMA) , kişide insülin direnci olup olmadığını belirlemek amacıyla kullanılan bir testtir. Bu test, matematiksel bir formüldür. 8-10 saatlik açlık sonrası alınan kan şekeri ile açlık insülin düzeyi birbiri ile çarpılarak, 405’e bölünür ve HOMA-IR denilen insülin direnci düzeyi ortaya çıkar.

Çıkan sonuç 2.5 üzerinde ise, kişide insülin direnci var demektir. Düzenli diyet ve egzersiz uygulanmaz ise, kişi bir süre sonra diyabete (şeker hastalığına) yakalanma riski altındadır.

Bu nedenle, diyabet hastalarında kural olarak insülin direnci testi (HOMA-IR) yapılarak, insülin direnci olup olmadığı tespit edilmelidir. İnsülin direnci saptanan kişilerde, ilgili yaşam tarzı ve tedavi önlemleri alınmalıdır.


Diyabeti ilerlemiş hastalarda şeker hastalığı çok su içme, sık idrar yapma ve çok sık yemek yeme belirtileri ile ortaya çıkar. Fiziksel muayenede akantozis nigrigans diye adlandırılan ciltte siyahlaşma belirtileri insülin direnci için tipik fizik muayene bulgularıdır.


Metabolik sendrom ve insülin direncinde kişiye yönelik tedavi planlanır. İnsülin direnci sonucunda olabilecek hastalıklardan korunmak için kilo kontrolü başta olmak üzere egzersiz, yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarında kalıcı değişiklikler yapmak gerekmektedir. İlaç tedavisi yardımcı tedavidir. Asıl önemli olan fiziksel aktiviteleri artırmaktır. 


İnsülin Direncinde Beslenme Nasıl Olmalıdır?

Porsiyon kontrolü yapılmalı, yağlı yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Kalori değeri düşük; fakat posa içeriği yüksek, tok tutan gıdalar tüketilmelidir. Protein ağırlıklı öğünler planlanmalıdır.

İnsülin direncinde kişiler çok sık acıktığı için; sık yemek yeme ve ara öğünlerin olduğu diyetler önerilir. Ancak bu yanlıştır. Öğün sayısının fazlalığı kişide daha fazla insülin salgılanmasına neden olur ve daha çok açlık nöbetleri yaşarlar. Böylelikle de kilo artışı devam eder. Bunun yerine daha az öğün önerilmeli ve öğünler protein ağırlıklı planlanmalıdır. Günlük düzenli yapılan yürüyüş ya da spor aktiviteleri ile beraber karbonhidratlı ve yağlı gıdaların azaltılması temel tedavi yaklaşımlarıdır.


İnsülin Direnci için Çay Tarifi:

* 1 çubuk tarçın

* 1 tatlı kaşığı yeşil çay

* 1 tatlı kaşığı zeytin yaprağı

Bu malzemeleri cam bir bardağa koyun. 1 su bardağı ölçüsünden biraz fazla yani 250 mL kadar kaynar su ilave edin. 10 dk demlenmesini bekleyin ve afiyetle için! 

Günde 3-4 fincan içebilirsiniz. Fakat yüksek tansiyon hastalarının doktor kontrolünde dikkatli bir şekilde tüketmesi gereklidir. 


Yeşil çayı; organik ürünlerin ve kadın kooperatif ürünlerinin yer aldığı Gelir Pazar sitesinden temin edebilirsiniz.

Gelir Pazar sitesindeki yeşil çayın içeriğinde zeytin yaprağı da bulunduğu için 1 süzen poşet çayı kaynatıp 1 çubuk tarçını ilave ederek içebilirsiniz.. 


İyi okumalar.. Herkese sağlıklı günler dilerim! 

Görüşmek üzere!





https://www.instagram.com/dyt.duygucetinkaya/

https://www.linkedin.com/in/duygu-%25C3%25A7etinkaya-850b36252?trk=contact-info

https://www.seydisehirgundem.com/insulin-direnci-nedir-14794-haberi


Diyetisyen Yıldız Dağlı




BU BİR YERLİ ÜRETİCİYİ DESTEKLEME ÇAĞRISIDIR !!

Hayata bağlanmanın en iyi yolu üretmektir. Yerlimiz üretirken bize düşen görev onlara destek sağlamaktır. Ülkemizin topraklarında üretilen eşsiz sebze ve meyve cümbüşünün soframızda yerini alması için desteğimizi her geçen gün artırmalıyız. Kuşaktan kuşağa süre gelen beslenme düzenimizdeki değişime göz atacak olursak doğal ve katkısız ürünlere erişebilmek seneler geçtikçe daha da zor hale gelmektedir. Yerli üreticilere yaptığımız destek ile birlikte hem ülkemizin milli gelirine destek; hem de gelecek nesillerimize tarım ve üretmenin önemini aktarmış oluruz. Gelirpazar.com 'da görev almak tan duyduğum mutluluğu sizlerle paylaşmaktan gururluyum.

Tarım gelecek nesillere bırakacağımız en büyük mirastır.


Bizler tarım yapmanın önemini kavrayarak katkısız sofralar kurabilmemiz için tarıma ve yerli üreticiye destek sağlamalıyız. Ülkemize desteğimizi sağladıkça ithalat azalarak dolaylı yoldan milli gelire katkıda bulunmuş olunur.




''YERLİDEN ALALIM TADINA VARALIM''  mottomuzla üreticilerimizden sipariş ettiğimiz ürünlerle beslenerek beslenmenin keyfini yaşayalım. Yarar sağlamış olmanın verdiği haz ile birlikte ağzımızdaki lezzet cümbüşüne dahil olalım...

Biz tüketiciler nasıl destek oluruz ? Gelin birlikte önerilerimizi inceleyelim.

1. Yerli üreticimizden temin ettiğimiz her ürün güzel ülkemizin bize armağanıdır. Bunun bilincinde olarak alışılmış olan market alış _ verişi yerine yerlimizin bulunduğu pazarlarımıza veya online siteler aracılığıyla üreticilerimizle buluşmayı tercih etmeliyiz. 

Gelirpazar.com bir çiftçi kuruluşudur notunu sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim.

2. Şehir hayatının hızını yavaşlatmak istediğinizde sizlere önerim toprakla haşır neşir olmanız. Toprağın şifalı enerjisinden yararlanıp hem de armağan ettiği o güzel sebze ve meyveleri tüketerek adeta yenilenmiş bir şekilde hayata adapte olabiliriz.

3. Köylerimize giderek hem onları ziyaret edip hem de onlardan yapacağımız alış_verişle birlikte bütçelerine destek olma imkanı sağlarız.




Sizce de 'Locavore'ye dönüş zamanı gelmedi mi ?

Bu kavram sadece bulunduğu yöreye ait lokal olan gıdalarla beslenmeyi tercih eden bireylere denilen bir tabirdir. Gıda taşımacılığı henüz gelişmemiş şehirleşme bu kadar artmışken herkes locavore idi . Şimdiye baktığımızda her yer buram buram ithal kokmakta... Zararın neresinden dönersek kardır bakış açısıyla yerel olarak yetiştirilen gıdalarla beslenmek hava, su, toprağa ve nihayetinde ülkemize de katkı sağlamaktadır.


Yerli yerinde güzeldir diyerek hem bireysel hem de ülkece desteğimizi yerli üreticiden esirgemeyip yanlarında konumumuzu alalım...

https://www.seydisehirgundem.com/bu-bir-yerli-ureticiyi-destekleme-cagrisidir-14677-haberi

YILDIZ DAĞLI

TANITIM SORUMLUMUZ...


SUDE KAKICI Ö Ğ R . D İ Y E T İ S Y E N

Sporcu Diyetisyen



Ben Sude Kakıcı, Üsküdar Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümü son sınıf öğrencisiyim. Eğitimim boyunca edindiğim teorik bilgileri, çeşitli staj ve saha deneyimleriyle birleştirerek sizlere en doğru ve etkili beslenme çözümlerini sunmayı amaçlıyorum.  

Bugüne kadar:  
- Klinik Diyetisyenlik, bariatrik cerrahi sonrası beslenme ve bağırsak sağlığı (IBS) üzerine yoğunlaştım.  
- Fonksiyonel Tıp Beslenmesi ve sporcu beslenmesi alanlarında deneyim kazandım.  
- Kurum mutfaklarında menü planlama ve toplu beslenme sistemlerinde görev aldım.  

Aynı zamanda sosyal medyada içerik üreticiliği yaparak, sağlıklı tarifler ve bilimsel beslenme bilgilerini paylaşmaya devam ediyorum. Amacım, yalnızca diyet listeleri sunmak değil; sağlıklı yaşamı bir yaşam biçimi haline getirmenize destek olmak.  

Hayat tarzınıza ve hedeflerinize uygun, sürdürülebilir çözümler üretmek için buradayım.

Sağlıklı günler dilerim,

Dyt. Sude Kakıcı




Öğrenci Diyetisyen Ezgi Güler




Diyetisyen Aydan Özer

Sağlıklı Beslenme





Sağlıklı Bağırsak Florası Oluşturmanın Yolları

Bağırsak florası, insan sağlığı üzerinde derin bir etkiye sahip olan karmaşık bir mikroorganizma ekosistemidir. Bu florayı oluşturan yararlı bakteriler, sindirim sisteminin işleyişinden bağışıklık sistemi düzenlemesine kadar pek çok hayati süreçte rol oynar. Sağlıklı bir bağırsak florası, yalnızca mide ve bağırsak sağlığını değil, aynı zamanda genel fiziksel ve zihinsel sağlığı da destekler. Peki, bağırsak florasını sağlıklı bir şekilde desteklemek için neler yapılabilir?

1. Çeşitli ve Dengeli Beslenin: Bağırsak florasını desteklemenin temel yolu, çeşitli besinler içeren dengeli bir diyet uygulamaktır. Lif, bağırsak bakterileri için önemli bir besin kaynağıdır ve prebiyotik etkisiyle yararlı bakterilerin çoğalmasını sağlar. Özellikle tam tahıllar, sebzeler, meyveler ve baklagiller lif açısından zengindir.

2. Fermente Gıdalar Tüketin: Fermente gıdalar, bağırsak sağlığı için faydalı olan probiyotiklerle doludur. Yoğurt, kefir, turşu, kimchi ve kombucha gibi fermente gıdalar, yararlı bakterilerin bağırsaklarda kolonize olmasına yardımcı olabilir. Fermente süt ürünleri ayrıca bağırsak iltihabını azaltabilir ve sindirimi destekleyebilir.

3. Şeker ve İşlenmiş Gıdalardan Kaçının: Aşırı şeker tüketimi ve işlenmiş gıdalar, zararlı bağırsak bakterilerinin çoğalmasına neden olabilir. Bu durum, bağırsak dengesizliğine ve iltihaplanmaya yol açabilir. Rafine karbonhidratlar ve trans yağlardan uzak durarak bağırsak florasının sağlıklı kalmasını destekleyebilirsiniz.

4. Prebiyotik Gıdaları Diyetinize Dahil Edin: Prebiyotikler, bağırsaktaki yararlı bakterileri besleyen liflerdir. Sarımsak, soğan, muz, kuşkonmaz, pırasa ve tam tahıllar gibi prebiyotik gıdalar, bağırsak sağlığını iyileştirmede etkili olabilir. Prebiyotiklerin düzenli olarak tüketilmesi, probiyotiklerin etkinliğini artırır.

5. Su Tüketimini Artırın: Yeterli miktarda su içmek, bağırsak fonksiyonlarını düzenlemek ve toksinleri uzaklaştırmak için gereklidir. Su, lifin bağırsakta daha etkili çalışmasına yardımcı olur ve kabızlığı önler. Günlük su tüketiminizi artırarak bağırsak sağlığınızı destekleyebilirsiniz.

6. Stresten Uzak Durun: Stres, bağırsak florasını olumsuz etkileyebilir. Kronik stres, zararlı bakterilerin çoğalmasını teşvik ederek bağırsak dengesizliğine yol açabilir. Düzenli egzersiz, meditasyon ve uyku düzenine dikkat ederek stresi kontrol altında tutabilirsiniz.

7. Gereksiz Antibiyotik Kullanımından Kaçının: Antibiyotikler, yararlı bakteriler de dahil olmak üzere bağırsaktaki tüm bakterileri öldürebilir. Doktor tavsiyesi olmadan antibiyotik kullanmaktan kaçının ve tedavi sonrası probiyotiklerle bağırsak florasını desteklemeye özen gösterin.

8. Probiyotik Takviyeler Kullanın: Probiyotik takviyeler, bağırsak florasının dengesini sağlamaya yardımcı olabilir. Özellikle Lactobacillus ve Bifidobacterium türlerini içeren takviyeler, bağırsak sağlığını desteklemek için yaygın olarak kullanılır. Ancak, bir probiyotik takviyesi kullanmadan önce bir uzmana danışmanız önemlidir.


Kaynaklar

Rinninella, E., et al. (2019). "What is the Healthy Gut Microbiota Composition? A Changing Ecosystem across Age, Environment, Diet, and Diseases." Microorganisms.

Nagpal, R., et al. (2018). "Gut Microbiome and Aging: Physiological and Mechanistic Insights." Nutrition and Healthy Aging.

Gibson, G. R., et al. (2017). "Dietary Modulation of the Human Colonic Microbiota: Introducing the Concept of Prebiotics." Journal of Nutrition.

Turnbaugh, P. J., et al. (2009). "The Human Microbiome Project." Nature.

Sağlıkla kalın...



Diyetisyen Aydan Özer



Öğrenci Diyetisyen Azize Yılmaz

Beslenme ve Diyetetik





Diyetisyen Beyza Kır

Sağlıklı Beslenme




 Sena Sultan Pınar

Beslenme ve Diyetetik

Merhaba ben Sena Sultan Pınar 24 yaşındayım. Seydişehir Seyyid Harun Anadolu Lisesinde okudum. Selçuk Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü mezunuyum. Özel klinik ve farklı devlet hastanelerinde stajımı yaptım. Yakın zamanda Seydişehir’de kendi ofisimde hizmet vereceğim. Aynı zamanda Seydişehir Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulunda Fizyoterapi okuyorum.

Memleketim Seydişehir’de @gelirpazarı.com ile birlikte çalışmaya başlıyorum. Ürünleri beni gerçekten çok heyecanlandırdı ve bu yolculuğa adım atmak için sabırsızlanıyorum.

Bu iş birliği, benim için sadece iş açısından değil, aynı zamanda kişisel olarak da çok kıymetli. Çünkü birlikte çalışacağımız bu marka, doğallığı, sürdürülebilirliği ve kadın emeğini ön planda tutuyor.

Önümüzdeki günlerde sizlerle bu iş birliğiyle ilgili daha fazla içerik paylaşacak, ürünleri keşfedecek ve deneyimlerimi sizlere aktaracağım. Çok heyecanlıyım.

Aynı zamanda http://www.seydisehirgundem.com. Seydişehir Gündem İnternet sitesinde sizleri daha doğru bilgilere ulaştırmak için yazılar yazacağım.

Beni bu yolculukta yalnız bırakmadığınız için teşekkür ederim. Beni takip etmeye devam edin, çok daha güzel içerikler sizleri bekliyor. Hep birlikte harika şeyler yapacağımıza inanıyorum.

https://www.seydisehirgundem.com/gelirpazarcom-kadin-emegini-on-planda-tutuyor-14771-haberi





DİYETİSYEN SUDE UYGUN 

SAĞLIKLI BESLENME 

BESLENME UZMANI



EĞİTİM

ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ LİSANS BESLENME VE DİYETETİK 

GANO: 3,44, Onur Öğrencisi Beslenme ve Dİyetetik Bölüm 2. si olarak mezun olmaktayım.



DENEYİM

ADİL GÖKAY TAFLAN BESLENME VE DANIŞMANLIK MERKEZİ , KOCAELİ/ İZMİT 

STAJYER DİYETİSYEN ÇANKIRI DEVLET HASTANESİ 

ÇANKIRI HALK SAĞLIĞI MERKEZİ , ÇANKIRI/MERKEZ ARALIK 2023 STAJYER DİYETİSYEN

TOPLU BESLENME SİSTEMLERİ , ÇANKIRI/MERKEZ EKİM 2023- MAYIS 2024 STAJYER DİYETİSYEN

İŞ TECRÜBESİ  

BATH FİT SPA , KOCAELİ/ İZMİT DİYETİSYEN

PROJELER

BİTİRME TEZİ : Üniversite Öğrencilerinde Diyet Asit Yükü ve Tükürük pH Düzeyinin Oral Sağlık üzerine etkilerinin incelenmesi.


 


REFERANSLAR

gelirpazar.com

05464047401

Dr. Öğr. Üyesi Fatma TAYHAN fatmak@karatekin.edu.tr  

Dr. Öğr. Üyesi Gözde EDE Bölüm Başkanı gozdeede@karatekin.edu.tr 

Dr. Öğr. Görevlisi Sevinç BAKAN Sınıf Danışmanı sevincbakan@karatekin.edu.tr 

Diyetisyen Adil Gökay TAFLAN 

Diyetisyen Sercan APARI Kocaeli Şehir Hastanesi Diyetisyen

Diyetisyen Volkan YAMAN Akademi Hastanes Diyetisyeni yamannvolkann@gmail.com

Diyetisyen Nazmiye ASMAER Çankırı Toplum Sağlığı Diyetisyeni 

Diyetisyen Emre DAMAR İzmit Belediyesi Diyetisyeni 


BESLENME UZMANI SUDE UYGUN



Stajyer Diyetisyen Nisa Nur ALAV



Merhaba ben Stajyer Diyetisyen Nisa Nur Alav. 8 Mayıs 2002 doğumluyum. Beslenme Ve Diyetetik bölümü son sınıf öğrencisiyim. Pilates eşliğinde sağlıklı beslenme ilgi alanıma girmekte olup artı olarak yetişkin hastalıklarına odaklanmaktayım. Hem online hem yüz yüze olacak şekilde sertifikalar alarak öğrenim hayatıma katkı sağlamaktayım. Yaklaşık 1 buçuk senedir sosyal medyada içerik üretiyor, sağlıklı tarifler paylaşıyor ve yaşamımdan kesitler sunuyorum. Aile hekimliği, yemekhane ve hastanelerde staj yapma imkanlarım dahilinde edindiğim bilgilerin teorikten pratiğe geçmesi fırsatı elde ettim. gelirpazar.com da üretilen sağlıklı ve pratik olan besinlerin tanıtımı,  kadın girişimcilere destek ve işte bu(!) demek için burada bulunmaktayım.


Nisa Nur Alav  https://www.gelirpazar.com/saglikli-beslenme

 Karadut Ve Özü



Antioksidan Deposu  

Ekşisiyle tatlısıyla her derde deva olarak bilinen bir diğer meyvemiz de “karadut” olarak geçmektedir. Kolesterol ve tansiyon düşürücü , toksinlerden arındırıcı, bağırsak hareketlerini düzenleyici, (anti-aging) yaşlanma karşıtı etkisiyle günümüzde sık tüketilmeye başlayan meyveler arasında yerini almıştır. Tabi ki her meyvede olduğu gibi karadutta da şeker içeriği bulunmasından kaynaklı günlük tüketimini 1/2 su bardağı iler sınırlandırmamız doğru olacaktır. 

 Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki ilacı zehirden ayıran dozudur.

  Dünyada 1. sırada yaygın kalp ve damar hastalıklarının önlenmesinde içeriğindeki antioksidan özelliği ile damarlarımızı tıkayabilecek serbest radikalleri önleyerek kanımızın vücudumuzda rahat bir şekilde dolaşımının imkanını bize sunar.

 Peki beyaz dut ve karadutun farkı nedir?

Dut meyvesinin yaklaşık 20 türü vardır ve en çok bilineni beyaz ve karaduttur. Beyaz dut kandaki mikropları kırarken karadut vücuda enerji verme özelliği ile öne çıkmaktadır. 


Karadut Özü (Şurubu)




  Karadut özü aft yaraları ve kanserli hastalarda oluşan oral mukoziti önlemede olumlu etkisi vardır.

 Sabah aç karına alındığında mide ve bağırsak rahatsızlıklıkları' na karşı iyileştirici etkisi vardır.(doktorunuza danışınız)

  Hamilelik döneminde karşılaşılan sindirim ve kansızlık problemlerine karşı en doğal çözümdür.

  Üst solunum yolu hastalıklarında oluşan öksürük kesici etkisi vardır. 

 Karadut Özünün Kullanım Alanları

  Çocuklarımıza asitli sağlıksız içecekler yerine karadut özüne süt veya yoğurt ekleyerek sağlıklı bir içecek hazırlayabilirsiniz.

  Yine bir diğer alternatif olarak yoğurt ile buluşturup kalıplar ile dondurucuya koyarak dondurma elde edilebilir.

   Salatalara katılarak ekşimsi tatlımsı tadı ile renklendirebilirsiniz.

   Sağlıklı günler dilerim.

Nisa Nur ALAV

https://www.seydisehirgundem.com/antioksidan-deposu-karadut-ve-ozu-14782-haberi



Öğrenci Diyetisyen Melike Şahin

Sağlıklı Beslenme



Merhaba.

Ben Öğrenci Diyetisyen Melike Şahin,

Beslenme ve Diyetetik bölümü 3.sınıf, Aşçılık bölümünde 2.sınıf öğrencisiyim.

Bir beslenme platformunda temsilciyim. Birçok akademik dergide de yer aldım. Ayrıca okulumuzun beslenme topluluğunda başkan olarak rol alıyorum.

Sağlıklı beslenmeyi seviyorum.

Diyetisyen hesabımda sağlıklı tarifler ve bilgilendirici gönderiler ile herkesi küçük adımlarla sağlıklı yaşama yaklaştırmak istiyorum. Bu yolculukta kendimi geliştirerek iyi yerlere geldiğimi görmek beni motive ediyor. 

Kadın girişimcilere destek olmak için bu platformda olmaktan mutluluk duyuyorum.

Sağlıkla kalın.




Ege ve Akdeniz'e Yeşil İksiri :Zeytinyağı 


Son yıllarda sağlıklı beslenmenin yanında uzun yaşama olan ilginin artması zeytin ve zeytinyağı tüketimini arttırmıştır. Hem ekonomik açıdan hem de sosyal açıdan önemli olan zeytinyağı  Akdeniz ve Ege'yi temsil eden bir besindir.

Zeytinyağı, zeytinleri soğuk presten getirilmesiyle elde edilen ve hiçbir kimyasal işleme gerek duymadan yenilebilen bir yağdır.

Tekli doymamış yağ asiti yani oleik asitin en zengin kaynağı zeytinyağıdır. Peki sağlık üzerine katkıları nelerdir? Gelin birlikte bakalım:

1-Zeytinyağında bulunan oleik asit, iltihaplanmayı azaltır ve damar tıkanıklığını engellemeye yardımcı olur.

2- E vitamini gibi güçlü antioksidanlar içermesi ile hücre hasarını engeller.

3-Tip 2 diyabetin kontrol altına alınmasına yardımcı  olur.

4- İçeriğindeki antioksidanlar beyin hücrelerini koruyarak zihinsel sağlığı iyileştirebilir. Bazı araştırmalarda zeytinyağının Alzheimer hastalığı gibi nörolojik hastalıkların ilerlemesini engelleyebileceğini göstermektedir. 

5-Zeytinyağı, bağırsak hareketlerini düzenler ve bağırsağın sağlıklı florasını destekler.Düzenli olarak zeytinyağı tüketimi, kabızlık sorunlarını hafifletmeye yardımcı olabilir.

6-Ciltteki nem dengesini sağlar, elastikiyetini artırır ve kırışıklıkların oluşumunu engellemeye yardımcı olabilir.

7-Zeytinyağı, sağlıklı yağlar içerdiği için,diyete dahil edildiğinde kilo kontrolüne yardımcı olabilir. Daha uzun süre tokluk hissi yaratması, aşırı yeme eğilimini engelleyebilir.

Kısaca zeytinyağı gerek sağlık açısından gerek yiyeceğin tadına son derece olumlu etki yapmasından dolayı Türk mutfağının vazgeçilmez bir yağ türüdür. Bu kapsamda tüketicileri bilinçlendirerek kullanımının  artması ve daha sağlıklı nesiller yetişmesi sağlanmalıdır.

Sağlıkla kalın...

Öğrenci Diyetisyen Melike Şahin

https://www.seydisehirgundem.com/ege-ve-akdenize-yesil-iksiri-zeytinyagi-14813-haberi


Diyetisyen Pelin Cem

Sağlıklı Beslenme 




Esra Yiğit

Beslenme ve diyetetik

Beslenme ve diyetetik 4.sınıf öğrencisiyim şu anda da samsun eğitim ve araştırma hastanesinde staj yapmaktayım.





Diyetisyen Merve Bozkır

Sağlıklı Beslenme



Diyetisyen İPEK ONGU




Merhaba ben Diyetisyen İpek Ongu.

22 yaşındayım. İstanbul doğumluyum, Nevşehir de ikamet ediyorum. Üniversite eğitimimi Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesinde tamamladım. Beslenme ve sağlık alanına olan ilgimle birlikte Toplu beslenme sistemleri, Halk sağlığı,Yetişkin hastalıklarında beslenme, Anne-çocuk beslenmesi, Sporcu beslenmesi, Kurumsal beslenme danışmanlığı alanlarında eğitim almış ve kendimi geliştirmiş bulunmaktayım. Üniversite de tez ve seminer çalışmalarında bulundum. Seminerimi ‘Diyabet Tedavisinde Güncel Beslenme Yaklaşımları’ konusu üzerine tezimi ise ‘Ortoreksiya nervoza-Sürdürülebilir beslenme-Yeme davranışları’ konuları üzerine  tamamladım.

Şu an online olarak beslenme ve diyet danışmanlığı yapıyorum.İnstagram da aktif olarak sağlıklı tarifler, beslenme ile ilgili bilinen yanlışlar, besin içerikleri, porsiyon kontrolü gibi konular da paylaşımlar yapıyorum.

Hepinizi sayfama bekliyorummm.

Sağlıkla ve mutlulukla kalın…

@dytipekonguu




ARA ÖĞÜNLERİN ÖNEMİ ?

Sağlıklı bir yaşam sürdürmek için dengeli ve düzenli beslenme büyük bir öneme sahiptir. Beslenme alışkanlıklarımız yalnızca vücudumuzun enerji ihtiyacını karşılamakla kalmaz, aynı zamanda sağlıklı bir büyüme süreci ve vücut fonksiyonlarının verimli bir şekilde yerine getirilmesi açısından da kritik bir rol oynar. Beslenmenin temel bileşenlerinden biri olan ara öğünler, gün içindeki ana öğünler arasında tüketilen küçük atıştırmalıklardır. Bu öğünler, açlık hissini bastırmak ve metabolizmayı hızlandırmak suretiyle kilo kontrolüne yardımcı olurlar. Ara öğünlerin önemi, vücudun enerji dengesinin korunmasında belirgin bir şekilde ortaya çıkar. Gün boyunca uzun süreli açlık durumları, kan şekerinin düşmesine ve buna bağlı olarak enerji seviyelerinin azalmasına yol açabilir. Bu da yorgunluk ve halsizlik hissiyatına neden olabilir. Ara öğünler, kan şekerinin sabit kalmasına yardımcı olarak, enerji seviyelerini artırır ve kişiyi daha dinç tutar. Ara öğünler aynı zamanda tokluk hissini sağlamak açısından da faydalıdır. Ana öğünler arasında uzun süre aç kalmak, aşırı yemek yeme eğilimlerini tetikleyebilir. Ancak düzenli ara öğünler, açlık hissini kontrol altına alır ve ana öğünlere daha dengeli bir şekilde yaklaşılmasına olanak tanır. Metabolizma hızının artması, ara öğünlerin sağladığı bir diğer avantajdır. Düzenli beslenme, sindirim sisteminin sürekli aktif kalmasını sağlar, bu da metabolizmanın hızlanmasına ve dolayısıyla daha verimli bir enerji harcamasına yardımcı olur. Böylece kilo kontrolü daha kolay hale gelir. Ara öğünlerde tercih edilen gıdaların sağlıklı olması, bu öğünlerin faydasını doğrudan etkiler. Genellikle atıştırmalık ürünler, sağlıksız yağlar, şeker ve tuz içerebileceğinden, bu tür yiyeceklerin fazla tüketimi gereksiz kalori alımına yol açabilir. Özellikle fast-food türü gıdalar, sağlıksız ara öğün seçenekleri arasında yer alır. Sağlıklı bir ara öğün, protein, lif ve sağlıklı yağları içermelidir. Protein, kas onarımı ve gelişimi için önemlidir, lif ise sindirim sistemini düzenler ve uzun süreli tokluk sağlar. Sağlıklı yağlar, vücudun enerji ihtiyacını karşılamada hayati rol oynar. Örneğin, yoğurt veya sütlü meyve smoothieleri gibi protein kaynakları ile taze meyveler tüketilebilir. Ayrıca, ceviz ve badem gibi kuruyemişler, hem protein hem de sağlıklı yağlar açısından zengindir. Sağlıklı Ara Öğün Önerileri Ara öğünlerin sağlıklı olması çok önemlidir. Yüksek şekerli ya da işlenmiş gıdalar yerine, besleyici ve doyurucu seçenekler tercih edilmelidir. İşte bazı sağlıklı ara öğün önerileri: 


. Bir avuç badem, ceviz veya fındık

.Yoğurt ve taze meyve 

.Sebzelerle yapılan humus 

.Tam tahıllı ekmekle peynir veya avokado 

.Havuç, salatalık veya diğer sebzeler

.Yulaf ezmesi



.Taze meyve veya meyve salatası Ara öğünlerde porsiyon kontrolü de büyük önem taşır. Aksi takdirde, aşırı miktarda tüketilen gıdalar, kilo alımına yol açabilir. Bu nedenle, porsiyonların küçük tutulması ve dikkatli bir şekilde tüketilmesi, sağlıklı bir beslenme alışkanlığının sürdürülebilirliği açısından gereklidir.

https://www.seydisehirgundem.com/diyetisyen-ipek-ongu-ara-ogunlerin-onemi-14769-haberi

Diyetisyen İPEK ONGU


Begüm Ercan

Beslenme ve Diyetetik Öğrencisi



Kişisel Bilgiler:

Yaş: 21

Eğitim: Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü, 4. sınıf öğrencisi

Hakkımda:

Son bir yıldır Beslenme ve Diyetetik alanında edindiğim bilgileri ve deneyimlerimi sosyal medya platformlarında paylaşarak sağlıklı yaşam konusunda farkındalık yaratmaya çalışıyorum. Sağlıklı tarifler geliştirmek, bilimsel içeriklere dayalı bilgiler sunmak ve bu alanda bu alanda kendimi sürekli geliştirmek önceliklerim arasında. Beslenme alışkanlıklarının bireylerin yaşam kalitesine etkisi üzerine yoğunlaşarak topluma faydalı projeler üretmeyi hedefliyorum.




Keten tohumu

Keten tohumu genellikle “fonksiyonel gıda” ,”biyoaktif gıda veya “endokrin aktif gıda” olarak gruplandırılır. Keten tohumunun besin değeri ve koruyucu etkisi onun kompleks doğasından kaynaklanmaktadır. Keten tohumu,besin değeri olan ve olmayan bileşenler içerir. Bu bileşenlerin,tüketilen doza , zamana ve sıklığa bağlı olarak hem yararlı hem de zararlı etkileri görülebilir. Keten tohumu genel olarak öğütülmemiş tohum , öğütülmüş tohum ve 

Faydaları Nelerdir?  

Kanser riskini azaltmaya yardımcı olur. 

Kan basıncını düşürür. 

Omega-3 yağ asidi bakımından zengindir. 

Lifli içeriğiyle sindirimi destekler. 

Kolesterolü dengeler. 

Hormon dengesizliğiyle savaşır. 

Kan şekerini dengeler. 

Bitkisel protein deposudur .

Önemli : Fazla  tüketimi bazı kişilerde mide rahatsızlıklarına neden olabilir. Ayrıca kan sulandırıcı ilaç kullananların keten tohumu tüketmeden önce doktorlarına danışmaları önerilir.

Sağlıklı günler dilerim...

Begüm Ercan

https://www.seydisehirgundem.com/keten-tohumunun-faydalari-14825-haberi


Stajyer Diyetisyen Beste Aktaş 

İstanbul Gedik Üniversitesi

-Sağlık bilimleri fakültesi

Beslenme ve Diyetetik 4. Sınıf staj öğrencisiyim . 




ASPARTAM - TATLANDIRICI 


 Aspartam marketlerde raflarda gördüğümüz birçok paketli yiyecek ve içeceklerde bulunan şekere göre daha düşük kalorili ancak daha tatlı olan yapay bir tatlandırıcıdır. 

Hazır paketli ürünlerden , gazlı içeceklere kadar birçok üründe tatlandırıcı olarak aspartam vardır . 

Yapay tatlandırıcı kabul edilen aspartam, her üründe farklı gramajlarda eklenir.

1980 yılında ABD'de "Aspartik Asit+Fenilalanin" birleşimi ile ortaya çıkmıştır . 

Aspartamın insan sağlığı açısından tehlikeli bulunduğu çalışmalar yapılmıştır. Muhtemel "kansorojen" sınıfına dahil edilmiştir.


- ZARARLARI-

Diyabete yol açabilir 

Kan şekerinde yükseltme yapabilir 

Erken yaşta obezite riski doğurabilir , ki maalesef obezite Türkiye'de sürekli artışta olan bir durumdadır.

Kalp ve damar sağlığını olumsuz etkileyebilecek yönünde zararları belirtilmiştir.


ASPARTAM İÇEREN ÜRÜNLER NELERDİR ?


-Gazlı içecekler

-Meyveli yoğurt ve sütler

-Konserve meyveler ve sos çeşitleri

-Paketli gıdalar


Avrupa gıda kodlamalarında ASPARTAM E951 koduyla tanımlanır . 


Aşırıya kaçılmadığı sürece dozunda tüketilebilir .

Maalesef ASPARTAM'IN sağlık açısından güvenirliği net bir şekilde ifade edilememiştir, biz yine de yapay tatlandırıcıların tüketimi konusunda dikkatli ve aşırıya kaçmadan tüketmeye mümkünse hiç tüketmemeye özen gösterebiliriz.

SAĞLIKLI GÜNLER DİLERİM ...

Stajyer Diyetisyen Beste Aktaş 

https://www.seydisehirgundem.com/aspartam-tatlandirici-14830-haberi


Öğrenci Diyetisyen : Zehra SİNCAR.



Demir eksikliği anemisi

Demir eksikliği anemisi bütün dünyada çok sık görülen bir anemidir. Kadınlarda ve büyüme çağındaki çocuklarda erkeklere oranla daha sık görülür.

Dünya sağlık örgütüne göre hemoglobinin 15 yaş üstü erkeklerde < 13 g/dL, kadınlarda <12 g/dL, hamile ve çocuklarda  <11 g/dl’nin altında olması anemidir.

Demir eksikliği olan kişilerde genellikle  yorgunluk , baş ağrısı , sinirlilik ve güçsüzlük  gibi semptomlar görülür.

Demir eksikliği anemisinin tedavisinde demir preparatlarına ek olarak beslenmenin de  önemli bir yeri vardır. Demir içeriği yüksek besinler arasında etler, kurubaklagiller, yumurta, kuru meyveler (özellikle kuru üzüm ve  kuru kayısı), pekmez, fındık, fıstık ve tahin bulunur.

Her şeyin fazlası zararlıdır. Bu yüzden bu ürünleri tüketirken de aşırıya kaçmamak , ölçülü bir şekilde tüketmek gerekir. Eğer kaliteli kuru meyve , tahin, pekmez arayışı içindeyseniz GelirPazar.com’u tercih edebilirsiniz.

 Demir içeriği yüksek besinler tüketilirken demir emiliminin artması için her öğüne  bir C vitamini kaynağı eklenmesi,  kalsiyum içeren besinlerle demir içeren besinlerin aynı anda tüketilmemesi, yemeklerle beraber veya hemen sonrasında çay, kahve tüketilmemesi, kepekli ekmek/lavaş ekmek/ yulaf ekmek  yerine mayalı ekmeğin tercih edilmesi önerilmektedir.

Doktorunuzun önerdiği demir  preparatlarını düzenli kullanmak ve diyetisyeninizin önerdiği beslenme düzenine uymak  semptomları azaltır.

Herkese sağlıklı günler dilerim .

Kaynakça:

Çipil H.,Demircioğlu S.,(2016).Turkiye Klinikleri Journal of Family Medicine Special Topics 7 (3), 34-37.

Yurdakök K.,İnce T.,Çocuk(2009).Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi 52 (4), 224-31.

https://www.seydisehirgundem.com/demir-eksikligi-anemisi-14836-haberi

Öğrenci Diyetisyen : Zehra SİNCAR.


Stajyer Diyetisyen Dilara Yüzgeç




Yeni bilgilere, keşfetmeye, araştırmaya her zaman meraklıyım. TÜBİTAK 2209-A Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri kapsamında ‘‘Sağlık Bilimleri Fakültesinde Öğrenim Gören Öğrencilerde Aleksitiminin Duygusal İştah ve Yeme Davranışları ile İlişkisinin Değerlendirilmesi: Türk Öğrenciler ile Yabancı Uyruklu Öğrencilerin Karşılaştırılması’’ başlıklı projemiz Dr. Öğr. üyesi Ramazan Mert ATAN danışmanlığında kabul almış olup, projede bir arkadaşım ile birlikte görev (yürütücü pozisyonu) aldım. Bu proje sayesinde araştırma, yorumlama, iletişim ve istatistiksel beceriler kazandım. Meslekte kendime ve insanlara yetebilecek bir diyetisyen olabilmek en büyük hayallerimden biri. Bunun için elimden geldiğince kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Çeşitli sertifika programlarına ve eğitimlere katıldım: SPSS eğitimi, Etkili İletişim Teknikleri Eğitimi, Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitimi gibi birçok eğitim aldım. Aynı zamanda Temel Bilgisayar Kullanımı ve İşaret Dili sertifikamı da eğitimlerimi tamamlayıp aldım. Bütün eğitimlerime dair sertifikalarım ve katılım belgelerim mevcuttur. Yaz stajımı belirttiğim tarihlerde bir klinikte yaparak burada danışana yaklaşım ve iletişim süreci hakkında oldukça tecrübelendim. Daha sonrasında hastanede yapmış olduğum dönem stajıyla da tecrübeme tecrübe kattım. Burada hastalarla ilgilenmek, onlara nasıl yaklaşılması gerektiği, ne durumda ne tür politikalar uygulanabilir bunları öğrendim. Diyetisyen hoc alarımın beni aktif tutması da oldukça işime yaradı. Çeşitli hastalara diyetler yazdım ve onları takip ettim.




Eğitim ve Nitelikler


Eyl 2016 - Haz 2020 15 Temmuz Şehitler Anadolu Lisesi, Bilecik Eyl 2021– Haz 2025 Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Bandırma/Balıkesir Eyl 2022 –Haz 2025 Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi Aşçılık Programı Hala eğitim görmekteyim. Temmuz- Eylül 2024 Diyetisyen Eylem Yıldırım Beslenme Danışmanlığı (30 gün staj) Eylül 2024- Mayıs 2025 Bilecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi (uygulamalı eğitim stajı) Ocak 2025 “Danışana Yaklaşım Süreci: Detaylı Kan Tahlili Yorumlama ve Direnç Kilolarının Yönetimi” Eğitimi Ekim 2024 “Sporcu Beslenmesinin A’dan Z’si: Lisans Eğitimi Tadında Diyetetik Kampı“ Eğitimi Eylül 2024 “Öğün Planlama“ Eğitimi Eylül 2024 “Vakalarla Hastalıklarda Beslenme Zirvesi” Eğitimi Ocak 2024 “Etkili İletişim Teknikleri” Eğitimi Aralık 2023 “Temel İstatistik Ve SPSS İle Temel Veri Analizi“ Eğitimi

İlgi Alanları 

 Yemek yapmak, yüzmek, kitap okumak, yürüyüş yapmak…


Sağlıklı beslenme konusunda içeriklerimi sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyarım.

Sağlıklı günler dilerim.

Stajyer Diyetisyen Dilara Yüzgeç


Diyetisyen Şebnem Altınöz.

Online Diyet

https://www.instagram.com/dyt.sebnemaltinoz/




Merhabalar, ben Diyetisyen Şebnem Altınöz. 2023 yılında Ege Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünden mezun oldum. Şu anda Online Diyet hizmeti vermekteyim. Eğitim hayatımda dahiliye, onkoloji, organ nakli, çocuk ve TBS gibi bir çok alanda zorunlu ve gönüllü staj yaptım. 

Beslenme bilimi güncel bir bilim olduğu için araştırmayı seven ve her zaman kendini geliştirmeyi hedefleyen bir diyetisyenim.

Yaklaşık 1 yıldır instagram da içerik üretiyorum. Sağlıklı tarifler ve faydalı bilgiler paylaşıyorum.

Sizlere faydalı olmak için buradayım.

Sağlıklı günler dilerim.




Diyetisyen Şebnem Altınöz.



Stajyer Diyetisyen Seval Duran



Merhaba ben Stajyer Diyetisyen Seval Duran, İstanbul Gedik üniversitesi ‘nde son sınıf öğrencisiyim.Şu anda açıktan Anadolu Üniversitesi aşçılık okuyorum. Toplamda 29 kilo veren ve bu sürece hâlâ devam eden bir diyetisyen adayı olduğum için mezun olduğum da danışmanlarımı çok iyi anlayabilceğime eminim ve bunu sabırsızlıkla bekliyorum. 




Neden Kilo vermeyi gözümde büyütüyorum? 


Kilo vermek az ye ve bol hareket et gibi kolay görünse de bazen sandığımızdan zor bir duruma dönüşebilir.Peki bunun üstesinden nasıl gelebiliriz?  İlk olarak bu işin bir sabır işi olduğunu bilmemizde fayda var, aldığımız kiloların tamamını 3 ayda veya 5 ayda almadığımıza göre ,kısa bir sürede vermeyi beklemek bizi olumsuzluğa düşürecektir. Bu yolu istediğimiz gibi tamamlamak için ilk adım sabırlı olmaktır. Ve bu süreçte bazı olumsuzluklar olabilir ama önemli olan olumsuzluklarla karşı karşıya geldiğinde  tamamen bırakmak yerine yeniden devam etmektir.  Bir çoğumuz diyet yaparken kaçamak yaptığında diğer gün onu telafi etmek yerine diyeti tamamen bırakıyor ve bu en sık yapılan yanlışlardan bir tanesidir. Fakat diyettesin diye sevdiğin tatlıyı veya sevdiğin yemeği yemek senin yanlış yaptığını göstermez önemli olan tamamen bırakmak yerine yarın yeniden devam etmektir. Ayrıyeten diyet öncesi yapılacak olan Kan tahlillerine bakmak bu süreci kolay hale getirecektir.

SAĞLIKLI GÜNLER DİLERİM.

Stajyer Diyetisyen Seval Duran


Öğrenci Diyetisyen Yağmur Çetin

Öğrenci Diyetisyen Yağmur Çetin Ege Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünde 3.sınıf öğrencisiyim.


Mesleğime olan sevgim ve öğrenmeye olan tutkum, hayatımın her alanına yansıyor. Ege Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü öğrencisi olarak, bu alanı seçtiğim ilk günden beri insan sağlığına dokunmanın ve insanlara fayda sağlamanın ne kadar kıymetli bir şey olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyorum. Kendimi her zaman geliştirmeye,
ve mesleğime daha çok değer katmaya çalışıyorum. Şu an aktif olarak Etkin Kampüs temsilciliği yapıyorum ve bu rol sayesinde insanlarla iletişim kurmayı, onları bir araya getirmeyi ve yeni projeler üretmeyi çok sevdim. Bunun yanında, iki öğrenci sosyal sorumluluk projesi ve bir toplum sorumluluk yürüttüm. Her biri bana, içinde bulunduğum topluma değer katmanın mutluluğunu yaşattı. Ayrıca, bir yıl boyunca Ege Üniversitesi Sağlıklı Yaşam ve Beslenme Kulübü yönetim kurulunda yer aldım ve bu süreçte ekip arkadaşlarımla birlikte bir uluslararası zirve düzenledik. Bu zirvede sponsorluk ekibini yönetmek, hem iletişim becerilerimi hem de liderlik yönümü güçlendiren harika bir deneyim oldu. Şu an Ege Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Kongre Düzenleme Kurulu’nda aktif görev alıyorum. Bu tür etkinliklerde yer almak, sadece mesleki anlamda değil, kişisel gelişimim açısından da bana çok şey katıyor. Aynı zamanda Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ulusal ve Uluslararası İlişkiler Komisyonu’nda aktif bir şekilde çalışmaya devam ediyorum. Sosyal sorumluluk projeleri ise benim için her zaman çok özel bir yerde duruyor. Bir LÖSEV gönüllüsü olarak lösemili çocukların hayatlarına dokunabilmek beni her zaman motive ediyor. Katıldığım çeşitli sempozyumlar ve kongrelerde bazen görev aldım, bazen sunumlar yaptım ve her defasında kendime şu soruyu sordum: “Bu alanda daha iyi olmak için başka ne yapabilirim?” Bununla da yetinmeyerek bir TÜBİTAK projesi hazırlığı içindeyim. Bu süreç, araştırma yapma, planlama ve ekip çalışması becerilerimi geliştirmeme büyük katkı sağlıyor. Mesleğimi çok seviyorum çünkü bu meslek bana sadece insanların hayatını iyileştirme fırsatı sunmuyor; aynı zamanda öğrenmeye, üretmeye ve gelişmeye devam edebilmem için sonsuz bir alan sağlıyor. Gelecekte, bilgi birikimimi artırarak insanlara daha çok fayda sağlayacak projelere imza atmayı hedefliyorum. Çalışmayı, öğrenmeyi ve yeni şeyler üretmeyi seviyorum. Çünkü biliyorum ki, sevdiğim bir işte kendimi geliştirmek sadece benim değil, etrafımdaki herkesin hayatına pozitif bir dokunuş yapacak.




TAHİN

Tahin Susam tohumlarının ezilmesiyle elde edilen tahin, tarih boyunca sofralarda önemli yere sahip olmuş bir lezzet. Bu doğal ürün, hem mutfakta hem de sağlık alanında çok yönlülüğü ile oldukça dikkat çekiyor. Şimdilerde ise geleneksel mutfakların yanı sıra, sağlıklı beslenme trendlerinde de önemli bir yere sahip olmuş durumda. Tahinin Besleyici Değeri Tahinin besin değerleri oldukça etkileyici. İçeriğindeki sağlıklı yağlar kalp dostuyken yüksek protein miktarı kasların hem gelişimi hem de onarımı için mükemmel bir kaynak sağlar. Aynı zamanda E ve B vitaminleri ve kalsiyum, demir, magnezyum, çinko, fosfor gibi mineraller bakımından zengindir. Bu önemli ögeler, kemik sağlığını korumaktan bağışıklık sistemini güçlendirmeye kadar birçok yönde fayda sağlar, cildinize parlaklık katar ve enerji seviyenizi yükseltir. Tahinin Sağlık Faydaları 1. Enerji Kaynağı: Tahin, yoğun besin içeriğiyle sizlere enerji sağlar. Özellikle sporcular ve aktif bir yaşam tarzına sahip bireyler için ideal bir enerji kaynağıdır. 2. Sindirime Yardımcı: İçeriğindeki sağlıklı yağlar ve lifler, sindirim sistemini destekler. Özellikle bağırsak hareketlerini düzenlemeye yardımcı olur. 3. Hormon Dengesini Destekler: Tahin, doğal fitoöstrojenler içerir. Bu da kadınların hormonal sağlığını desteklemek açısından önemlidir. 4. Kalp Dostu: Omega-6 ve tekli doymamış yağlar açısından zengin olan tahin, kötü kolesterolü düşürür ve kalpdamar sağlığını olumlu yönde destekler. Tahin: Vegan ve Glutensiz Mutfaklar Tahinin en güzel özelliklerinden biri, vegan ve glutensiz bir seçenek olmasıdır. Bitkisel bazlı beslenmeyi tercih edenler için harika bir protein kaynağıdır. Aynı zamanda glutensiz yapısıyla, çölyak hastaları ve gluten duyarlılığı olan bireyler için güvenilir bir alternatiftir. Mutfakta Tahinin Sihri Tahinin lezzeti, tatlı ve tuzlu tariflerde eşsiz bir uyum yakalar. İşte birkaç öneri: • Kahvaltılarda: Pekmezle karıştırılarak hem enerji verici hem de lezzetli bir karışım elde edebilirsiniz. • Tatlılarda: Tahinli kurabiyeler, kekler veya enerji topları yaparak tatlı ihtiyacınızı sağlıklı bir şekilde giderebilirsiniz. • Soslarda: Salata soslarına veya humus gibi mezelerde tahin kullanarak tariflerinize kremsi bir kıvam katabilirsiniz. • Smoothielerde: Bir kaşık tahini meyve ve süt karışımınıza ekleyerek hem yoğun bir tat hem de besleyici bir içecek elde edebilirsiniz. GetirPazar.com’da Tahinin Kalitesi GetirPazar.com, doğal ve kaliteli ürünleriyle mutfağınıza sağlık ve lezzet getiriyor. Özenle seçilen susam tohumlarından üretilen tahinlerimiz, tazeliği ve yoğun kıvamıyla fark yaratıyor. Her bir kavanozda, doğanın en saf ve doğal halini bulacaksınız. Sağlıklı yaşamınıza eşlik edecek bir ürün arıyorsanız, tahin doğru bir seçim.


Her ne kadar son derece besleyici ve sağlıklı bir besin olsa da, aşırı tüketimi bazı olumsuz etkilere neden olabilmekte. 1. Yüksek Kalori Alımı: Yağ içeriğinden dolayı kalorisi oldukça yüksektir. Aşırı miktarda tüketmek, günlük kalori alımını artırarak kilo alımına neden olabilir. 2. Yağ Oranının Fazlalığı: Tahindeki yağlar genellikle sağlıklı yağlar olsa da, aşırı tüketim vücudun ihtiyacından fazla yağ alımına yol açabilir. Bu da uzun vadede kolesterol dengesini etkileyebilir ve karaciğer yağlanması riskini artırabilir. 3. Susam Alerjisi: Tahinin temel maddesi olan susam, bazı kişilerde alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Aşırı tüketim, hafif alerjisi olan kişilerde reaksiyon riskini artırabilir. Alerji belirtileri arasında cilt döküntüleri, mide bulantısı, nefes darlığı gibi semptomlar yer alabilir. 4. Sindirim Problemleri: Tahinin yağ ve lif oranı yüksek olduğu için fazla tüketimi bazı kişilerde sindirim sorunlarına yol açabilir. Aşırı tüketim, mide ağrısı, şişkinlik ya da ishal gibi durumları tetikleyebilir. 5. Mineral Emilimini Engelleyebilir: Susam tohumları fitik asit içerir. Fitik asit, tahinin aşırı tüketilmesi durumunda bazı minerallerin (örneğin demir, çinko ve kalsiyum) emilimini engelleyebilir. Bu da uzun vadede mineral eksikliklerine neden olabilir. Sonuç: Tahini dengeli bir şekilde tüketmek, faydalarından yararlanmanın en sağlıklı yoludur. Günlük bir-iki yemek kaşığı kadar tahin tüketilebilir fakat net bir tavsiye vermek doğru olmayacaktır. Daha net tüketim miktarları için ya da herhangi bir sağlık probleminiz varsa bir uzmana danışmanız faydalı olacaktır.